-
Truva Savaşı
45. Zeus, Agamemnon'a rüya gördürüyor
Agamemnon bir gece uyurken Zeus ona bir rüya gördürdü. Rüyasında Nestor gelmiş ve Agamemnon'a eğilip bu gece hemen saldırırlarsa Truva'nın surlarının aşılacağını müjdelemişti. Agamemnon bu rüya hilesi sayesinde, gördüklerinden çok etkilendi. Gece yarısı uyanıp ordularını toplamaya başladı.
46. Akhilleus'un savaştan çekilmesi
Agamemnon'un Briseis'i elinden alması ile üzülen ve kızan Akhilleus ise savaşçılarını geri çağırmış ve kendisi de çadırına çekilmişti. Akhilleus, Agamemnon'a haber göndererek artık savaşmayacağını bildirdi. Agamemnon'a çok kızmış olan Akhilleus, lalası ihtiyar Phoiniks'in söylediği nutukla biraz yatıştı. Agamamnon ise bu durumun fazla uzun sürmeyeceğini ve bu savaş için doğmuş olan Akhilleus'un eninde sonunda yola geleceğini ve savaşa katılacağını düşünüyordu. Ayrıca gördüğü rüyanın etkisiyle surları onsuz da aşacaklarını sanıyordu.
47. Polydoros'un sonu
Kuşatma devam ettikçe hareketsizlikten sıkılanlar kampı terkederek sefere çıkmaya devam ediyorlardı. Çıkanlar, çeşit çeşit ganimetle dönüyor ve birbirlerine hava atıyorlardı. Nihayet, en muhteşem ganimeti kim getirdi diye bir tartışma başlattılar. Odysseus sözü Aias'ın yanındaki tutsak Polydoros'a getirdi ve Priamos'a gidilip oğlanın Helena'yla değiştirilmesi fikrini ortaya attı. Yanlarına Menelaos'u da alarak şehre doğru yola çıktılar. Yanlarında Polydoros olduğu halde, şehre girdiler ve halkların yasası gereği kendilerine dokunulmadan şehrin agorasına kadar geldiler. Odysseus burada bir konuşma yaparak halkın gözünde Helena'nın kaçırılmasının şerefsizliğini vurguladı. Sonuçta Truvalı Antenor öncülüğünde bir yaşlılar meclisi toplanarak Paris'in suçunu sorguladılar. Karar Priamos'a bildirildiğinde Hektor yine Helena'nın iadesine karşı çıktı. Fakat, Helena'yla birlikte getirdikleri Menelaos'un hazinesini fazlasıyla iade etme kararı verdiler. Hatta Kassandra ya da Polyksene'nin Menelaos'a eş olarak verilmesini düşündüler. Menelaos hazinesi ve ilave hediyeleri kabul etti ama Priamos'un kızlarını geri çevirdi ve Helana'yı istedi. Aphodite'nin yakışıklı oğlu Aeneias sözü alıp Menelaos'a ağır şeyler söyleyince yaşlılar meclisi onu ayakta alkışladılar. Hektor, elçilerin tartaklanmasını zor önledi. Odysseus, Diomedes ve Menelaos, Polydoros'u alıp Truva'dan çıkıp kampa döndüler ve neredeyse linç edileceklerini, Hektor sayesinde ucuz kurtulduklarını Agamemnon'a anlatınca kampta bir ayaklanma oldu. Polydoros'u şehrin surlarının yanına götürüp taşlayarak öldürdüler. Priamos yaşlı gözlerle bu vahşeti izledi. Yunanlılar cesedi iade edince bir cenaze töreni tertiplendi.
48. Menelaos Paris'i korkutuyor
Zeus, İris ismindeki habercisini Truva'ya yollayarak büyük bir saldırının yaklaştığını haber verdi. Truva ordusu gelen haberle o gece hazırlıklarını yaptı. Yunan ordusu çok geç saatlerde saldırıya geçtiğinde, Truva ordusu onları bekliyordu. Böylece iki ordu surların dışında karşı karşıya geldi. Truva'nın başlıca kahramanları Hektor ile Aeneias idi. Ama o gün Menelaos'un karşısına çıka çıka Paris çıktı. Çünkü, Hektor ile Aeneias Truva'nın başka bir yerinde savaşmaktaydılar. Menelaos Paris'i görünce arabasına atlayarak hiddetle saldırdı. Tecrübesiz Paris ordunun gerilerine kaçarak kurtulunca durumu uzaktan gören Hektor, Paris'in korkaklığına kızdı. Bunun üzerine Paris, Menelaos'a teke tek meydan okudu ve teklifine cevap beklemeye başladı.
49. Menelaos ve Paris gece yarısından sonra karşı karşıya
Hektor yunanlılara Paris'in teklifini söyledi. Menelaos ve Paris teke tek savaşacaklardı. Kur'a sonucu ilk hücum hakkı Paris'e çıktı. Paris'in attığı kargı Menelaos'un kalkanında eğildi. Menelaos kargısını savurduğunda ise kargı Paris'in kalkanı delerek gömleğini yırttı. Menelaos kılıcı ile Paris'in tolgasına vurdu, kılıcı 3 parça olarak kırıldı. Silahsız kalan Menelaos bir hiddet çığlığı atarak Paris'e saldırdı, tolgasının püskülünden tuttu ve Yunanlılara doğru yerde sürükledi. Durumu izleyen Aphrodite, Paris'e yardımcı olmak üzere Menelaos'un elinde tuttuğu Paris'in miğferinin kayışını kopardı ve böylece Menelaos'un elinde sadece içi boş tolga kaldı. Tunç uçlu kargısı ile Paris'in peşine düştü fakat Aphodite Menelaos'u kalın bir sisle örterek onun etrafını görmesini engelledi ve karışıklıktan faydalanıp Paris'i alıp Helena'nın odasına götürürken şafak söküyordu. Bu arada Menelaos kızgınlıkla heryerde Paris'i arıyordu. Menelaos kendisinin zaferini ilan ederek Paris'in sözünde durmasını ve Helena'nın kendisine verilmesini istedi. Menelaos'a göre, Paris yenilmişti. Ama Helena verilmedi. Böylece Menelaos adamlarını toplayarak geriye, denizin kıyısındaki toplanma yerine döndü.
50. Menelaos yaralanıyor
Truva'nın tahrip edilmesini isteyen Athena, sabahın ilk ışıklarıyla Olympos'tan inerek Truvalıların yardımına gelmiş olan Lykia'lıların arasına karışmıştı. Ok atmakta ustalığıyla ünlü Lykaon'un oğlu Pandaros'u şeref ve zafer vaadiyle kandırdı ve Pandaros'un Menelaos'a bir ok atmasını sağladı. Lykia'lı okçu Pandaros'un attığı ok Menelaos'un kemerine, böğrüne saplandı. Menelaos'un yarası kemer sayesinde ağır değildi. Paris'in siste kaybedilmesi ve Helena'nın verilmemesi yüzünden antlaşma zaten bozulmuştu. Menelaos'un yaralanması işin tuzu biberi oldu. Agamemnon'un komutasında tek vücut olarak saldırdılar. Savaş tanrısı Ares, Truvalıları canlandırıyor, Athena ise Yunanlıları kolluyordu. İki ordu yenişemeyince Athena savaşçılardan Stentor'un kılığına girerek orduya seslenerek onları yüreklendirdi. Truvalılar böylece gerilemeye ve asker kaybetmeye başladılar. Hektor iki ordunun arasına girerek Yunanlılara savaşı sona erdirmek için kendine güvenenin öne çıkmasını istedi. 9 Yunanlı gönüllü savaşçı Hektor'la savaşmak için Agamemnon'dan izin istedi. Agamemnon ise Nestor'a ne yapılacağını sordu. Nestor bu dokuz kişiden Telemon'un oğlu ve güçlü kuvvetli Aias'ın (Ajax) uygun olacağını söyleyince Aias saldırmak için fırladı.
51. Aias ve Hektor teke tek karşı karşıya
İkisinin birbirine saldırması bir sonuç vermedi, yenişemediler. Bu arada Yunanlı savaşçı Diomedes, Truvalı kahraman Pandaros'u öldürdü ve Aeneias'ı yaraladı. Aeneias'ı annesi Aphrodite, Diomedes'in elinden zor kurtardı. Daha sonra, karanlık bastırınca savaşmayı kestiler. Her iki ordu da yıllardan beri artık bıkkınlık getiren bu savaşın bir an önce bitmesini istiyorlardı ama yine olmamıştı. Nestor'un tavsiyelerine uyarak kamplarının etraflarına hendekler kazdılar ve sahilin kara kısmını duvarla çevirdiler. Truvalılar yunanların bu hazırlıklarını görünce Helena'yı Agamemnon'a vermeyi düşündüler. Paris bile vatanı ile Helena arasında bir seçim yapmak zorunda bırakıldı. Gün ağarınca Yunanlılar ve Truvalılar ölülerini toplamak üzere savaş yerine geldiler ve birbirleri ile hiç çatışmayarak dini duygular içerisinde sadece ölülerini aldılar hatta kardeşçe birbirlerine yardım ettiler.
52. Yunanlılar Truva'yı terk etmeyi düşünüyor
Ölüler gömüldükten sonraki gün Truva ile Akha ordusu sabahın erken saatlerinden itibaren askerlerini toplayıp birbirlerine saldırdılar. Öğle saatlerinde Truvalılar Zeus'un da yardımlarıyla üstün gelmeye başladılar. Karanlık çökünce Truvalılar yunanları bozguna uğratamadılar. Akşamın erken çökmesi mutlak bir bozgunu önlemişti. Bu yüzden Hektor askerlerine ertesi sabah erkenden saldırı emri verince askerler silahlarıyla uyudular. Yaktıkları yüzlerce kamp ateşi yunanlıları korkuttu. Hatta yunanlılar gemilerine binip geriye ülkelerine dönmeyi bile düşünmeye başladılar.
53. Agamemnon'un askerlerini test etmesi
Agamemnon, askerlerinin moralini test etmek için herkesin gemilerine binip Yunanistan'a dönmesi emrini verdirdi. Yaralıların çokluğu yüzünden pekçoğu savaş alanını terkederek gemilerine döndüler. Odysseus, kampa dönen herkesle ilgilenerek, düzeni sağladı.
54. Agamemnon'un hatasını anlaması
Odysseus ve Agamemnon da hafif yaralı olduklarından herkes dönüş hazırlığına başladı. Odysseus, Agamemnon'un dinleyeceği Nestor ve İdomeneus'la konuşarak Truvayı terk etmenin olumsuzlukları, Yunanistan'a Helena'sız ve ganimetsiz dönmelerinin başlarına getireceği felaketleri hatırlattı. Üçü Agamemnon'a giderek bunu paylaştılar. Agamemnon, savaşı bitirip bir an önce dönmekten başka birşeyi istemediği söyleyince, Nestor bunun tek şartının Akhilleus'un tekrar savaşa dönmesi olduğunu belirtti. Nestor ayrıca, Agamemnon'a, Akhilleus'un elinden aldığı Briseis'i de hatırlatınca, Agamemnon hatasını geç de olsa anladı. İleri gelen tüm komutanların önünde Akhilleus'a vereceği türlü altın, değerli eşya, onlarca esir kızı ve hâlâ Agamemnon'un elini sürmediği Briseis'i geri vereceğini vaadetti. Verilecek hediyelere sevinen şefler Akhilleus'un çadırına bir heyet göndermeye karar verdiler.
55. Akhilleus'a elçi gönderilmesi
Odysseus, Aias ve Akhilleus'un hocası ve lalası ihtiyar Phoenix bu iş için seçildiler ve Akhilleus'un çadırının bulunduğu Myrmidon'ların kampına geldiler. Patroklos'a lir çalan Akhilleus dışında diğer savaşçılar uyuyorlardı. Yemekten sonra Odysseus Akhilleus'a Agamemnon'un elini bile süremediği Briseis'i ona iade kararından ve diğer vaadlerinden sözetti ama Akhilleus kararını değiştirmedi. Akhilleus'un kararını değiştirmemesi Agamemnon'un hoşuna gitmedi ve o gece rahat uyuyamadı. Nestor uykusuz Agamemnon'un yanına gelip askerlerin olası bir baskından çekindiklerinden bahsetti. Truva ordusunun neyi planladığını bir türlü kestiremiyorlardı. Bunun için Truva ordusuna sokulup bilgi almak maksadıyla casus göndermeyi planladılar.
56. Rhesos'un atları
Yunan şefleri Truvalıların kamplarına yaklaşıp bilgi alması için Odysseus ve Diomedes'i seçtiler. Bu ikisi istemeye istemeye yola koyuldular. Bu sızma işi için en zayıf yer olarak düşündükleri Thrakia'lıların bölgesine girdiler. Thrakia'lı savaşçılar uykudaydılar ve orada meşhur kahraman Rhesos'un beyaz ve rüzgâr gibi hızlı atlarını gördüler. Söylentiye göre eğer bir gün Rhesos atlarını Skamandros nehrinde sularsa bu atlar yaralanmaz ve ölmez olacak ve bu da yunanlıların işini zorlaştıracaktı. Bu sebeple Odysseus, Rhesos'u uykuda görünce eline geçen fırsatı değerlendirdi ve Diomedes'e onu öldürmesini söyledi. Diomedes Rhesos'u öldürürken Odysseus da savaş arabasının arkasına bağlı durumdaki atları çözdü. İkisi cins atlara atlayarak Agamemnon'un kampına döndüler.
57. Zeus Truvalılara yardıma geliyor
Ertesi sabah iki taraf kıran kırana tekrar birbirlerine girdiler. Truvalılar sinsi baskında kaybettikleri Rhesos'un intikamını almak istiyorlardı. Atların yunanlılara geçmesini hazmedememişlerdi. İki taraf birbirlerine bir üstünlük gösteremeden öğle saatlerine kadar yüzlerce kişi öldü. Öğle vakti yunanlılar birbirlerini gayrete getirerek Truva ordusu saflarını yarabildiler. Agamemnon öne geçerek Truva'nın ünlü komutanlarından birisi olan Bianor'u mızrağıyla yüzüne vurarak öldürdü. Bu darbe anında Bianor'un kalın miğferi delindi ve yüzü parçalandı. Agamemnon Priamos'un oğullarından Antiphus ve İsos'u öldürdü. Komutanlarını ve prenslerini bir bir kaybetmeye başlayan Truva ordusunda büyük bir bozgun başladı. Hektor bu arada Zeus'un koruyuculuğunda bu kıyımdan bir zarar görmeden kurtuldu. Zeus, habercisi İris'i çağırdı ve Hektor'a dayanmasını için haber gönderdi. Hektor tanrıların tanrısının onlarla olduğunu öğrenince canlandı ve etrafındaki savaşçıları düzenli bir şekilde bir araya getirdi.
58. Agamemnon yaralanıyor
Yunanlılar surlara yaklaşınca karşı hücuma geçtiler. Agamemnon kudurmuş gibi gelen Truva ordusunu dağıtmak için çok uğraştı ve bu sırada kolundan bir mızrak yarası aldı. Çok kan kaybetti. Morali bozularak geri dönüp çadırına çekildi. Yunanlı başkomutanın yaralanarak savaştan çekildiğini gören Hektor, askerlerinin kahramanlık duygularını alevlendirerek onlara seslendi ve yeni bir akın başlattı. Yunanlılara tekrar saldırdılar. Yunanlıların arasında başlayan paniği ve karışıklığı gidermek için çok uğraşan Diomedes'in ayağına Paris'in attığı bir ok isabet etti. Odysseus onun yardımına koştu ve vücudunu ona siper ederek oku çıkardı. Elinde mızrağı ile ayağa kalktığında ise Truva ordusu önünde neredeyse tek başına kalmıştı. Bu sırada bir mızrak gelip parlak zırhını parçaladı ve böğrüne girdi. Odysseus üç defa bağırarak yardım istedi. Menelaos ve Aias onun sesini duydular ve İthaka kralını son anda kurtardılar. Odysseus'un yarasını saran Asklepios'un oğlu becerikli doktor Makhaon daha sonra üç başlı bir okla yaralandı. Nestor, Makhaon'u arabasına alarak tehlikeli bölgeden uzaklaştırdı. Arabası ile yunan kampına girdi ve hızla Akhilleus'un çadırın yanından geçti. Akhilleus bu arada kendi gemisinden savaşı izlemekteydi. Nestor'un bir yaralı getirdiğini görünce Patroklos'u çağırdı ve yaralının kimliğini öğrenmesini istedi. Nestor Patroklos'a Akhilleus'un savaştan uzak durması ile başlarına gelenlerden birisi olarak Makhaon'un yaralanmasından bahsedince Patroklos'un canı sıkıldı. Bu arada yunanlıların son savunma çizgisine gelen Truvalı'lar artık neredeyse kampa girmek üzereydiler. Hektor'un liderliğinde ordu sonunda bu hattı da yararak kampa girdi. Teukros, bir zamanlar Herakles'in arkadaşı, savaşçı Telamon'un oğlu idi ve Priamos'un kızı Hesione'yle evliydi. Çok usta nişancı bir okçu olan Teukros, kaderin garip bir cilvesiyle Truvalılara karşı savaşıyordu. İsabetli oklarıyla Truvalıları püskürtmeyi ve ilerlemelerini durdurmayı başardı. Teukros, attığı bir okla Hektor'un savaş arabasındaki arkadaşını öldürünce, Hektor arabasından inip büyük bir kayayı Teukros'a fırlattı ve onu ağır yaraladı. Bu arada, Menelaos, Agamemnon, Odysseus, yaralı Diomedes ve diğerleri gemilerine kaçmışlardı. Nestor'un bunlara çektiği bir nutuk, kaçmayı düşünen Agamemnon ve diğer komutanların aklını başına getirdi ve hepsi savaşmak için kampa geri döndüler.
59. Apollon yardıma geliyor
Yenilmiş yunanlıların cesareti komutanlarının kendilerine yardıma gelmesiyle yeniden canlandı ve Truvalılara karşı hücuma geçtiler. Truvalı'lar bu karşı saldırıdan dolayı şaşırdılar ve biraz geri çekildiler. Bu sırada Aias'ın fırlattığı büyük bir taş Hektor'a isabet etti. Hektor yere yıkılınca birkaç savaşçı onu bir arabaya koyarak oradan uzaklaştırdı. Hektor yarası yüzünden cesaretini kaybetti ve korkuya kapıldı. Apollon buna seyirci kalamadı ve cesaret vermek için Olympos'tan aşağı indi ve Hektor'la konuştu. Hektor kendine geldi ve koşarak askerlerinin bulunduğu yere ulaştı. Yunanlılar onu tekrar karşılarında çok kızgın bir halde görünce şaşırdılar ve kaçmaktan başka birşey düşünmediler. Apollon bu arada tanrısal gücüyle yunan kampının önünde bulunan hendeklerin etrafındaki engelleri ve parmaklıkları kaldırıverdi. Yunanlıların kamplarını korumak için büyük emeklerle yaptıkları kalın duvarları yıkıverdi ve onları sürükleyerek gemilerinin önüne kadar götürdü.
60. Odysseus Palamedes'ten öcünü alıyor
Odysseus, ihtiyar Palamedes'ten alacağı intikam için yanıp tutuşmaktaydı. Çünkü, 9 yıl önce kendisi orduya katılmamak için deli rolü yaptığında, oğlunun neredeyse ölümüne sebep oluyordu. Nihayet birgün Agamemnon Odysseus'u ordunun tahıl ihtiyacı için civara keşfe yolladı. Odysseus eli boş dönünce Palamedes, Odysseus'la yine dalga geçip, aşağılayıcı sözler söylemeye başladı. Odysseus ona meydan okuyarak daha iyisini yapabileceksen git sen bul tahıl deyince, Palamedes, adamlarını toplayarak denize açıldı. Bir müddet sonra gemileri tahılla dolu olarak geri dönünce Odysseus küplere bindi. Kuşatmanın uzamasını da fırsat bilerek, Palamedes'ten intikam almak için bir plan yaptı. Truvalı bir tutukluya Priamos'un ağzından Palamedes'e hitaben zorla bir mektup yazdırttı. Sonra da tutukluyu öldürdü. Mektubu ve bir miktar altını alıp, Palamedes'in balık tutmaya gittiği bir gün, çadırına gitti. Mektubu bulunacak bir yere, altınları ise çadırın zeminine gömdü. Odysseus, mektubun bulunmasını da organize etti. Agamemnon, mektubu okuyunca çok kızdı. Mektupta şöyle yazıyordu: Palamedes, bana yaptığın yardımlar için gönderdiğim altınlar elinize ulaştı ise bana bilgi verin. Agamemnon, kendisine ihanet ettiğini düşündüğü yaşlı Palamedes'i tüm yalvarmalarına karşın taşlanarak öldürülmesi emrini verdi. Palamedes, Odysseus'un da içinde bulunduğu bir kalabalık tarafından vahşice öldürüldü. Bu durumu yukarıdan uzaklardan izleyen Nemesis, Odysseus'un vatanına dönmeden önce bir cezayı hak ettiğine hükmetti.
61. Palamedes'in babasının Agamemon'dan intikamı
Oğlunun öldürüldüğü duyan babası Nauplius, bir tekneye atlayarak Truva'ya geldi ve oğlunun dürüst bir insan olduğunu, oğluna mutlaka bir komplo kurulmuş olduğunu Agamemnon'a ve tüm ileri gelenlere söyledi, adalet istedi. Agamemnon, yaşlı adamı kovdurunca, Nauplius teknesiyle Yunanistan'a dönerek, tüm şehirleri gezerek, Truva'daki komutanların eşlerine ulaşacak şekilde haberciler tuttu. Haberlere göre, Truva'daki Yunanlı savaşçıların hepsi, Truva'da ve çevresini yağma ederken ellerine geçirdikleri bakire kızlardan haremler kurmuşlardı. Savaş bittikten sonra ordu döndüğünde, 9 yıldır kendilerini beklemekte olan eşleri kendilerini, gelecek ikinci, üçüncü genç eşlere hazırlamalıydılar. Bunu duyan eşler, kendilerini erkeklere sundular. Agamemnon'un karısı Klytemnestra bile, kendisinin uzun süredir peşinde olan ısrarlı Aegisthus'a evet dedi. Thyestes'in oğlu Aegisthus'la aşk yaşamaya başladı. Agamemnon döndüğünde ikisi onu öldürecekti.
62. Sarpedon'un ölümü
Sarpedon, Truva ordusunda değerli bir komutandı. Zeus ile Europe'nin oğlu olan Lyklialı kahraman Sarpedon, Anadolulu olduğundan Truva'ya destek için savaşa katılmıştı. Radamanthys ve Minos'un kardeşi olan Sarpedon, Patroklos'la çarpıştı ve bu tanrılar katında büyük tartışmalara neden oldu. Sonunda Zeus, oğlu Sarpedon'u feda etmek zorunda kaldı. Sarpedon'un ölüsünün başında çok şiddetli çarpışmalar oldu. Zeus, üzüntüsünden gökten yağmur gibi kan yağdırdı. Zeus'un emri ile Apollon o kargaşada Sarpedon'un ölüsünü aldı ve Hypnos ve Thanatos ile birlikte yurduna Lykia'ya götürdü, orada yıkadı ambrosia ile kokuladı.
63. Patroklos Akhilleus'un zırhını kuşanıyor
Truvalı'lar tekrar kampa girdiler. Bu sırada Patroklos, Eurypylus'un yarasını sarıyordu. Truvalı'ların kampı işgal ettiğini görünce şaşırdı. Kalkıp Akhilleus'un çadırına doğru koşmaya başladı. Yunanlılar bu sırada gemileri korumak için bir hat oluşturmuşlardı ve canla başla bu son hattı korumaya çalışıyorlardı. Aias, safların ortasına kadar gelen Hektor'u görünce büyük ve ağır topuzuyla o tarafa ilerlemeye başladı. Gemileri yakmaya çalışan Truva askerlerini birer birer öldürüyordu. Savaşın ilk başlarında ölmüş olan Protesilaus'ın gemisinin ateşe verildiğini gören Akhilleus, işin ciddiyetini anladıysa da hiçbirşey yapmadı. Yarası sarılı Eurypylus, Patroklos'la konuşarak onun Akhilleus'un zırhını giyerek savaşa katılmasını önerdi. Patroklos, Akhilleus'a gidip durumun ciddiyetini anlattı ve onu kararından vazgeçirmeye nafile uğraştı. Akhilleus savaşa katılmak yerine, zırhını, silahlarını ve ölümsüz atı Xanthos'u Patroklos'a vermeyi uygun buldu. Myrmidon'ların başına geçen Patroklos, Akhilleus'un zırhını kuşanmış halde, elinde onun silahlarıyla, onun ölümsüz atına binmiş halde hücuma geçti. Patroklos'u Akhilleus sanan Truvalı'lar tam sonuca ulaşıp tüm gemileri yakmak üzereyken, onun görüntüsünden paniğe kapılıp gerisin geriye kaleye doğru kaçmaya başladılar. Hektor bile atlarını Truva'nın Skaia kapılarında zor durdurabildi.
64. Patroklos ölüyor
Orduları tekrar düzenleyerek peşlerinden gelen yunanlılara karşı atak düzenlemeyi çabucak organize etti. Patroklos, Akhilleus'un zırhı üzerinde olduğu halde, tıpkı Akhilleus gibi çarpışarak tam 3 defa bu karşı müdahaleyi bastırmak için çabaladı. Dördüncü saldırıda, Euphorbos isminde Truvalı bir savaşçı uzaktan mızrak atarak Patroklos'u sırtından yaraladı. Bu yaralama işine Apollon uzaktan yardım etmişti. Yaralı Patroklos'u Akhilleus zanneden Hektor, onun yaralı olarak geri çekildiğini görünce ileri doğru atıldı ve Patroklos'un karnına mızrağını saplayıverdi. Patroklos attan düşerek orada öldü. Akhilleus'un atı da kaçarak uzaklaştı. Durumu gören Menelaos, Akhilleus'un zırhını ve silahlarını geri almak için çok uğraştı, çok adam gönderdi ama başaramadı. Truvalılar aç kurtlar gibi Akhilleus zannettikleri Patroklos'un cesetinin başına üşüştüler. Menelaos çaresiz kalınca Aias'a seslendi. Aias, Menelaos'u da yanına alarak büyük bir güçle silahları ve Patroklos'un ölüsünü geri alabilmek üzere saldırdılar.
65. Hektor, Akhilleus'un zırhını giyiyor
Hektor, öldürdüğünün Akhilleus değil de Patroklos olduğunu görünce şaşırdı ve sonra Akhilleus'un silahlarını güvendiği adamlarına vererek bunların hızla Truva surlarının içine götürülmesini emretti. Hektor ise silahsız ölü için fazla uğraşmadı ve silahları kaleye geri götüren adamlarının arkasından arabasını sürerek oradan uzaklaştı. Patroklos'un ölüsünü elinde imkan varken almayıp orada bırakmasının bir hata olduğunu sonradan anladı ama çok geçti. Hektor, Truva surlarının içine girince hemen Akhilleus'un efsanevi zırhını kuşandı. Thetis'in Hephaistos'a oğlu için yaptırdığı parlak ışıklar saçan miğferi başına geçirince Bu silahları Patroklos'un ölüsünü bana getirecek yiğitle paylaşacağım dedi. Askerler bunu duyar duymaz bütün ovayı toza bulayarak hücuma kalktılar. Yunanlılar Patroklos'un ölüsünü kaptırmamak için büyük gayret gösteriyorlardı. Patroklos'un ölüsü için çok büyük bir savaş oldu ve çok kişi öldü. Aias ise sonun yaklaştığını hissederek Menelaos'a seslendi ve Akhilleus'a Patroklos'un öldürüldüğü haberinin verilmesini istedi. Nestor'un oğlu Antilokos bu haberi vermek için istemeye istemeye Myrmidon'ların çadırına doğru koştu.
66. Akhilleus Patroklos'un ölüm haberini alıyor
Akhilleus yunanlıların dağınık bir şekilde geri çekilmelerini kayıtsız bir şekilde izliyordu. Antilokos gözyaşları içinde ona gelerek Patroklos öldü, senin zırhını Hektor kuşandı, silahlarını da aldı deyince Akhilleus hem Patroklos'un ölümüne hem de silahlarını ve zırhını yitirmesine çok kızdı. Myrmidon'ların şefi büyük üzüntü ve kızgınlığı bir arada yaşıyordu. Thetis onun hıçkırıklarını duyup geldi ve onu teselli etmek istedi. Akhilleus, Hektor'u mutlaka öldürmek zorunda olduğunu söyleyince annesi de yazgısını tekrar hatırlattı oğluna Ama Hektor'u öldürdükten kısa bir süre sonra sen öleceksin Truva surları önünde dedi. Thetis oğlunun fikrini değiştirmeyeceğini anlayınca ona bari bir gün beklemesini, yarına kadar Hephaistos'a yeni silahlar yaptıracağını söyleyip Olympos'a gitti uçarak. Akhilleus annesini beklemeye başladı. Bu arada savaş meydanında Patroklos'un ölüsünü bırakarak kaçan atı Xanthos geri geldi. Akhilleus üzüntüsünden atına kötü sözler söyleyerek onu azarladı. Bu sırada olayları Olympos'tan izleyen tanrıların arasındaki Hera, ata geçici olarak konuşma yeteneği verdi. At, Akhilleus'a Patroklos'un ölümüne tanrıların sebep olduğunu, Akhilleus'un da Hektor'un ölümünden sonra öleceğine yine tanrıların sebep olacağını söyledi. Akhilleus, kendisine söylenen sözleri dinlerken yıllar önce annesinin kendisine yaptığı uyarıyı ve yazgısını hatırladı. At daha da konuşacaktı ama tanrılar uzaktan işe karışıp onu susturdu.
67. Thetis Hephaistos'a yeni silahlar yaptırıyor
Thetis, demircilerin tanrısı, Zeus'un oğlu efsanevi ve becerikli Hephaistos'a Patroklos'un öldüğünü ve Akhilleus'un yeni zırh ve silahlara acil olarak ihtiyacı olduğunu söyledi. Hephaistos, kendisini bakıp büyüten, asıl annesi Hera olsa da, anne olarak çok sevdiği Thetis'in isteğini kıramazdı. Hera, topal ve çirkin olduğu için Hephaistos daha bebekken onu Olympos'tan aşağı Lemnos adasına atmıştı. Su perisi Thetis ile Eurynome, bebeği kurtarıp büyütmüşlerdi. Hephaistos, elindeki işleri bırakarak demirhanesindeki yirmi ocağı birden canlandırdı ve maharetli elleriyle o gece sabaha kadar çalışarak sonsuz saygı duyduğu Thetis için yeni bir gümüş kakmalı bir kalkan, bir zırh, miğfer ve dizlikler yaptı. Bu sırada yunanlılar Patroklos'un cesedini savunmak pahasına canla başla savaşıyorlar ve Truvalı'ları geri püskürtüyorlardı. Akhilleus ise silahsız olduğundan bir hendeğin kenarından Truvalı'lara doğru 3 defa bağırdı. Truvalı'lar bu bağırmanın üçünü de duyup korktular ve paniğe kapılarak geri çekildiler. Sonunda Patroklos'un cesedini almaktan vazgeçtiler. Askerler ölüyü Akhilleus'a getirip bıraktılar. Akhilleus, Agamemnon'a ertesi sabah Patroklos için cenaze töreni olacağını söyleyerek çadırına çekildi. Akhilleus, o akşam Patroklos'un tanınmayacak hale gelmiş ölüsünü yıkadı, güzel kokularla ovdu ve beyaz kefene sardı. Yunanlı askerlerden oluşan çok kalabalık insan kafilesi İda Dağına giderek ağaç kesti, gerekli odun hazır olunca Akhilleus'a haber verildi. Patroklos'un cesedini büyük odun yığınının üzerine koydu ve onun cesedi kokulu yağlarla ovdurdu. Patroklos için 12 Truva'lı tutsağı, atlarını ve etraftan topladığı kadarıyla birçok köpeği kurban olarak kestirdi. Sıra cesedin yakılmasına geldi.
68. Akhilleus Patroklos'un ölüsünü yakmak için rüzgâr tanrılarına sesleniyor
Ateşle odunları yakmak için uğraştığında ise alevlerin cansız yandığını görüp canı sıkıldı. Akhilleus bunun üzerine kuzey rüzgârı Boreas ve batı rüzgârı Zephyros'a dua ederek alevin canlanmasını istedi. İris, Akhilleus'un ricasını rüzgâr tanrılarına iletti. Rüzgâr tanrıları o sırada Zephyros'un evinde bir şölendeydiler. İris, aksi ve geçimsiz kuzey rüzgârı Boreas'a sokulup durumu anlatınca Boreas, oğullarından at şeklinde ikisine sahip olan Akhilleus'un ricasını kırmak istemedi. Rüzgârlar Hellespontos'a doğru hızla yola çıktılar, gelip ateşi canlandırdılar. Patroklos'un cesedininin canlı ve büyük alevlerle yanmasını sağlayıp cesedi kül ettiler. Akhilleus, Patroklos'un küllerini bir kaba koydu ve sakladı. Sabah olunca Thetis yeni silahlarla geldi ve oğlunu Patroklos için yas tutarken buldu. Hiçbir ölümlü böyle silahlar kullanmamış, böyle bir zırh giymemiştir deyip silahları istemeye istemeye yere bıraktı. Akhilleus yaşlı gözlerle silahlara baktı. İntikam duygularıyla Agamemnon ve ileri gelenleri toplantıya çağırdı. Agamemnon daha önce vaadettiği hediyeleri ona verdi. Askerler güzel bir yemek yediler ve biraz dinlendiler. Akhilleus ise yemek yemeye katılmadan, hemen savaşmak için hazırlıklara başlayınca, Odysseus onu tatlı dille ikna etmeyi denedi. Adamların yemeye ve dinlenmeye ihtiyacı olduğunu söyleyince, Akhilleus istemeye istemeye yeni zırhını çıkardı ve çadırına çekildi. Yarası yüzünden hâlâ bitkin olan Agamemnon'un serbest bıraktığı Briseis, hemen Akhilleus'un çadırına koştu.
69. Patroklos'un onuruna düzenlenen yarışmalar
Patroklos'un ölümü dolayısıyla, onuruna düzenlenen yarışmalarda Odysseus, Aias'la güreşti. Athena'nın yardımıyla Odysseus, dev Aias'ı yendi. Aias bunun üzerine Odysseus'la bir koşu yarışması istedi. Yine Athena'nın yardımıyla Odysseus, Aias'ı geçti. Athena'nın Apollon'a nazire yaparak Odysseus'a yardım etmesi sebebiyle, Odysseus'un gösterdiği başarılar, diğer tüm komutanları ve askerleri şaşkınlığa düşürdü. Yarışmalar bittikten sonra, tazeledikleri moralle toplu olarak naralar ata ata Truva'ya doğru yürüyüşe geçtiler.
70. Akhilleus savaşa katılıyor
Truvalılar, savaş tanrısı Ares'e benzeyen Akhilleus'u, yeleleri zeytin yağıyla parlatılmış ölümsüz atlarının çektiği savaş arabasının üzerinde (efsanevi olan Xanthos ve Balios isimli bu atlar rüzgâr tanrısı Zephyros'un oğullarıydı) kendine güvenen bir eda ile en önde görür görmez, onu korkuyla birbirlerine göstermeye başladılar. Truvalı Aeneias askerlerin korkusunu yatıştırmak amacıyla sivri uçlu kargısını çok uzaktan Akhilleus'a hızla savurdu. Kargı, Akhilleus'un parlak kalkanına çarpınca müthiş bir ses çıktı ama yedi kat tunçtan yapılma kalkan delinmedi. Akhilleus'un elinde her zaman taşıdığı o ünlü mızrak vardı. Bu mızrağı bir zamanlar Kheiron Tesalya'da Pelion dağından kestiği dişbudak ağacından yapmıştı. Akhilleus bu mızrağı Aeneias'a öfkeyle savurdu. Mızrak Aeneias'ın kalkanını deldi ve kenar süslerini parçaladı. Aeneias eğildiği için mızrak ıslık çalarak kalkandan geçtikten sonra, sırtını çizdi ve gitti toprağa saplandı. Akhilleus, kılıcını çekerek hafif yaralı Aeneias'a saldırdı fakat Poseidon gelerek Afrodite'nin oğlu Aeneias'ı görünmez yaptı ve böylece Aeneias ölümden kurtuldu. Akhilleus öfkeyle Priamos'un oğullarından Polydoros'a saldırdı ve kılıcını karnına sapladı. Sonra da mızrağını saplandığı yerden geri aldı.
71. Akhilleus ırmak tanrıyı kızdırıyor
Hektor, Akhilleus'a doğru ilerledi ve ona bağırdı. Akhilleus üç defa mızrağı ile Hektor'a saldırdı ve hamleleri Apollon'un Hektor'u koruması yüzünden boşa gitti. Duruma çok kızan Akhilleus, Hektor'un bir tanrı tarafından korunmasına sinir oldu ve dikkatini başkalarına yöneltti. Önüne çıkan her Truvalıyı öldürerek ve öldürdüklerini Skamandros (aynı zamanda Truvalı genç kızların gerdek gecesi öncesi yıkandıkları nehir, bugünkü Küçük Menderes, ya da Kızılsu) nehrine ata ata ilerdi. Nehir kandan kıpkırmızı oldu. Akhilleus o kadar çok Truvalı öldürdü ki ölüler üstüste gelerek nehrin akışını engelledi. Akhilleus artık kollarının yorulduğunu hissetti. Nehrin tanrısı Xanthos bu duruma daha fazla seyirci kalamadı, kükreyerek Akhilleus'u yaptıkları için azarladı ve seller oluşturarak onu ovada kovaladı. Hera'nın Akhilleus'u koruma isteği sonucu sevgili oğlu Hephaistos'u oraya gönderdi. Hephaistos, nehre alevler gönderdi ve nehrin o kolunu buharlaştırarak yoketti. Akhilleus'un öfkesi ve yarattığı yıkım Olympos tanrılarını çok kızdırdı ve yunanlılardan desteklerini çekmeye karar verdiler. Bu arada Truvalı'lar önde Akhilleus arkada koşarak surlara doğru geliyorlardı. Askerlerinin geri çekildiğini gören Priamos kapıların açılmasını, Akhilleus girmeden kapıların kapanmasını, içeriye alınabilecek kadar geri çekilen askerin bu şekilde alınmasını emir verdi.
72. Apollon Akhilleus'u oyalayarak Truvalılara zaman kazandırıyor
Akhilleus, babasının mızrağı elinde, önünde kaçan Truvalı'ları kovalıyordu. Apollon, Truvalı kahramanlardan Agenor'u teşvik etti ve onun Akhilleus'a bir mızrak atmasını sağladı. Apollon'u desteğini alarak Agenor müthiş bir hızla mızrağını Akhilleus'a savurdu ama mızrak Athena'nın mızrağın yönünü etkilemesi yüzünden Akhilleus'a gelmedi, ıskalayarak yere saplandı. Akhilleus, Agenor'a saldırınca Apollon onu korumak için etrafı sise boğdu ve onu güvenli bir yere götürüp bıraktı. Sonra kendisi Agenor kılığında Akhilleus'un önünde aksi bir istikamete doğru koşarak kaleden uzaklaşmaya başladı. Akhilleus, Agenor kılığındaki Apollon'u boş yere yakalamaya çalışmakla zaman kaybetti. Apollon'un Truvalı'lara kazandırdığı zamanı Truvalı'lar iyi kullandılar ve herkes surların gerisine çekilebildi. Yalnızca Hektor sırtında çalıntı zırhlarla dışarıda kaldı. İçeri kaçmayı içine sindiremiyor ve Skaia kapısı önünde bekliyordu. Priamos surlardaki kulelerin birisinden Hektor'a içeri girip sığınmasını istedi. Hektor, beyaz saçlı annesi Hekabe'nin seslenişine de aldırmadı. Akhilleus ise kovaladığı Agenor'u yakalayamamanın verdiği kızgınlıkla burnundan soluyarak geri geldi. Neden yakalayamadığını anlayamamıştı. Çünkü, ondan hızlı koşan birini şimdiye kadar hiç görmemişti. Priamos, Akhilleus'un uzaktan parlak zırhını görünce oğluna tekrar yalvardı ama Hektor inat etti ve içeriye girmek istemedi.
73. Hektor'un ölümü
Akhilleus yaklaştıkça, Hektor onun iriliğine, elindeki mızrağa, parlak kalkana ve zırhına baktı. Onu yenemeyeceğini anladı ve üzerinde Patroklos'un ölüsünden aldığı Akhilleus'a ait zırhlar olduğu halde gerisin geriye kaçmaya başladı. Çok hızlı koşmakla ünlü Akhilleus, Agenor kılığındaki Apollon'a yetişememişti ama Prens Hektor'u yakalamaya niyetliydi. Kapılar kapalıydı ve Hektor'un içeriye girmesi mümkün değildi. Hektor önde Akhilleus arkada tam üç defa koşarak surların etrafında döndüler. Zeus Hektor'u kurtarmak istiyor, Athena ise Hektor'un ölmesini istiyordu. Akhilleus, Hektor'u surlara yaklaştırmıyor ve kovalıyordu. Apollon sürekli olarak Hektor'un vücuduna enerji gönderip yorulmamasını sağlıyordu. Akhilleus yanındakilere oklarını asla Hektor'a atmamalarını söylüyor böylece zaferi kendisine saklamayı garantilemeye çalışıyordu. Surların etrafında dolaşarak dördüncü defa Skamandros kıyılarına yaklaştıkları zaman Zeus, altın terazisini çıkarıp ikisinin kaderini tarttı. Sonuç Hektor'un ölümüydü ve çarpışmanın kaderi tanrıların tanrısı Zeus'un kızı Athena'nın isteği doğrultusunda çıkınca Apollon, Hektor'a sürekli olarak yaptığı desteği istemeye istemeye çekiverdi. Bunu gören Athena hemen gidip Akhilleus'a müjdeyi verdi. Athena, Hektor'u ölüme sürüklemek için Hektor'un kardeşi Deiphobos'un kılığına girdi ve Hektor'a koşmaktan vazgeç, ikimiz Akhilleus'u öldürebiliriz dedi. Athena daha sonra Akhilleus'a saldırıyor gibi yapıp geri çekildi. Prens Hektor, kardeşinin desteğini aldığını sanarak Akhilleus'tan kaçmaktan vazgeçti. Akhilleus mızrağını Hektor'a doğru attı. Hektor mızrağın geliş yönünü sezip eğilince Akhilleus ıskalamış oldu. Athena görünmez olarak mızrağı alıp tekrar Akhilleus'a verdi. Bu sefer Hektor, mızrağını Akhilleus'a attı. Mızrak tam Akhilleus'un kalkanın ortasına çarptı ama delemedi. Hektor, yeni bir mızrak istemek için kardeşi Deiphobos'a seslendi ama onu göremedi. Olympos tanrılarının onun ölümünü istediklerini o an anladı ve kahraman gibi çarpışarak ölmek için son bir gayretle Akhilleus'a saldırdı. Akhilleus, Hektor'un giydiği kendisine ait zırhı inceledi ve mızrağını sokmak için bir açıklık aradı. Akhilleus mızrağını Hektor'un boğazına saplamak için fazla zaman geçmeden fırsat buldu. Ama Hektor, gırtlağı hasar görmediğinden (Apollon'un da yardımıyla) konuşabildi. Akhilleus'a beni öldürdükten sonra sen de öleceksin yakında. Apollon'un yardımıyla Paris seni öldürecek dedi. Hektor'un söyledikleri Akhilleus'u daha da kızdırdı. Akhilleus can veren Hektor'un silahlarını bir kenara koydu ve sonra kendine ait olan zırhını soydu. Hektor'un iki ayağını topuk bilekleri hizasından delip savaş arabasının arkasına boğa derisinden yapılma bir iple bağlayıp surların önünde çekip dolaştırarak Truvalılara göz dağı verdi. Sonra da sonra cesetle çadırına döndü.
74. Akhilleus, Hektor'un cesedini vermiyor
Hektor'un cesedi 12 gün boyunca Akhilleus'un çadırının dışında yüzükoyun durumda köpeklere yem olsun diye kaldı. Tanrılar bu hakarete engel oluyorlar ve köpekler cesete yaklaşmıyorlardı. Ceset pis bile kokmuyordu, çünkü Aphodite onun yaralı, ezik gövdesini gül yağıyla ovmuştu. Ayrıca Apollon ceset çürümesin diye bulutlardan kat kat perdeler çekip güneş ışınlarına engel oldu. Priamos ise ilk oğlu Hektor'u kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyordu.
75. Priamos Akhilleus'u ziyaret ederek Hektor'un ölüsünü istiyor
Zeus günlerce durmadan ağlayan ve dua eden Priamos'a acıdı ve İris'i yanına çağırdı. İris Priamos'a armağanlar hazırla ve korkmadan gidip Akhilleus'tan oğlunun cesedini iste dedi. Priamos İdaeos'la beraber arabaya bindi ve yola çıktı. Hermes, yunan kampı girişindeki nöbetçileri uyuttu. Böylece Priamos sorunsuz bir şekilde Akhilleus'un çadırının önüne kadar gelebildi. Akhilleus, istemese de bu yaşlı ve cesur krala Hektor'un cesedini verdi. Hatta vermezden önce cesedi yıkattırdı ve uygun şekilde hazırlattırdı. Akhilleus ise kendisine karşı çıkan öfkeli Akhalı savaşçıları Priamos'un getirdiği zengin hediyelerle ikna etti. Kheiron'un erdemli öğrencisi Akhilleus, Priamos'la o gece yemek yedi ve Priamos isteklerini Akhilleus'a söyledi. 12 gün savaş olmayacaktı ve 9 gün yas tutulup odun kesilecek, onuncu günün sabahı cenaze töreni yapılacak, onbirinci gün mezar hazırlanacak, onikinci gün gömülecekti. Akhilleus şartları kabul edip Priamos'a çadırında uyumasını söyleyip Briseis'in yanına gitti. Priamos ise fazla kalmak istemedi ve Hermes'in tavsiyesiyle kalkıp sessizce Hektor'un ölüsüyle birlikte kamptan ayrıldı. 12 gün boyunca savaş olmadı. Büyük bir tören tamamlanıp Hektor gömüldü. Akhilleus'un Agamemnon'a danışmadan kendi başına bir karar alarak 12 gün boyunca barış ilan etmesi Agamemnon'u çileden çıkardı. Ama hiç birşey yapamadı. Orduların komutanı Agamemnon'du ama askerlerin ölümüne destekledikleri kişi ise Akhilleus'tu.
76. Akhilleus Polyksene'ye aşık oluyor
Troilos, Priamos'un 50 oğlundan birisiydi. Troilos, kızkardeşi ve birkaç kişi ile birlikte bir çeşmenin başındaydılar. Kehanete göre eğer bu oğlan 20 yaşını görecek kadar yaşarsa, Truva asla düşmeyecekti. Akhilleus, yağma dönüşü sırasında birgün o çeşmenin yanından adamlarıyla birlikte geçiyorlardı. Troilus'la karşılaşınca, kehaneti önlemek adına küçük Troilus'u öldürüverdi. Bu arada çeşmeden su doldurmakta olan Troilos'un kızkardeşi Polyksene ise kaçarak kurtulmayı başardı. Akhilleus kaçan kızın bembeyaz teni ve güzelliğinden etkilendi. Arkasından yetişmeye çalıştı ise de başarısız oldu. Kızın güzelliği kampa dönen Akhilleus'un aklından uzun süre çıkmadı. Öyle ki, Akhilleus kendisi öldükten sonra oğlu Neoptalamos'a görünüp Polksene'nin kendisine kurban edilmesini bile isteyecekti. Patroklos ise bir başka gün, Priamos'un diğer bir oğlu olan Lycaon'u babasının meyve bahçesinde çalışırken kıstırdı. Onu Lemnos'a götürüp köle olarak sattı. Eetion tarafından İmbros'ta (Gökçeada) tanınarak satın alındı ve Truva'ya getirildi. Akhilleus Lycaon'u, Patroklos'un ölümünden 12 gün sonra yakalayıp vahşice katletmişti.
77. Ordu isyan ediyor
Yıllardır eşlerinden, çocuklarından ayrı kalan askerler ve komutanlar, kuşatmanın uzaması yüzünden her geçen gün umutsuzluğa düşüyorlar, ellerine geçen ganimetler bile artık onları avutmuyordu. Birgün, birbirlerini galeyana getirerek büyük bir kalabalık oluşturdular ve kendilerini yüksek Truva surlarından seyreden Truva'lıların şaşkın bakışları altında, Agamemnon'un karargâhına yürüyerek, artık ülkelerine geri dönmeleri gerektiğini, ellerindeki ganimetin yeterli olduğunu söylediler. Ordunun yiyecek ve içecek ihtiyacının karşılanmasındaki aksiliklerden dem vurarak, sabırlarının sonuna geldiğini belirttiler. Agamemnon'un ricasıyla Akhilleus bunları biraz yatıştırır gibi olduysa da, isyan tam olarak bitmedi. Bu can sıkıcı durumu halletmek üzere Agamemnon, Kalkhas'a danıştı. Kalkhas, Apollon'un oğlu Anius'un büyücü kızlarının getirtilmesini tavsiye etti. Anius, Apollon ve Rhoeo'nun biricik oğullarıydı ve Delos adasında doğmuştu. Apollon'un büyüyüp yetişmesinde en çok emek sarfettiği, din adamı ve geleceği görme özelliği olan oğlunun, 3 tane kızı vardı: Oeno, Spermo ve Elais. Şarap tanrısı Dionysos (Dionysus) kızlara dokunduğu eşyaları şarap, buğday ve zeytinyağına dönüştürme özelliği vermişti. Kalkhas'ın getirilmesini tavsiye ettiği kızlar bunlardı. Kızlar, ilk başta gitmek istemediler gidip Dionysos'a durumu şikayet ettiler. Dionysos onları birer kuğuya dönüştürerek saklandı. Araya Aeneias'ın girmesiyle kızlar Truva'ya götürüldü ve yiyecek, içecek ihtiyaçları giderildi.
78. Amazonlar yardıma geliyor
Anadolu'daki kavimler bu tür yağma ve katliamlardan rahatsız olmuşlar ve hem Truvalılara destek olmak için hem de kendi şehirlerini olası bir yağmadan korumak için çarpışmaya girmeye karar vermişlerdi. Tanrıların Olympos'tan ilgiyle izlediği ve yer yer karıştığı bu savaş adeta bir Yunan-Anadolu savaşı haline gelmişti. Hektor komutasındaki Truvalılara ek olarak, Zeus'un oğlu Sarpedon'un komutasındaki Likyalılar, Aeneias komutasındaki Dardanialılar, Zeleialılar, Adrasteialılar, Percotialılar, Pelasgialılar, Thracialılar, uzun mızraklarıyla Kikonyalılar, Paionialı okçular ordusu, Halizonlar, Mysialılar, Phrygialılar, Maeonialılar, Miletliler ve acımasızlıklarıyla ünlü Karialılar, Truva'ya destek için ordularıyla gelmişlerdi. Akhilleus'un kahraman Hektor'u öldürüp arabasının arkasında sürüklemesi hem tanrıları hem de insanları üzmüştü. Truva'dan çok uzakta, Karadeniz'in güney kıyılarında, bugünkü Çarşamba ile Ünye arasında, Terme çayı kıyılarında yaşayan ve sadece kadınlardan oluşan bir toplum olan Amazonlar, vahşilikleri ve acımasızlıkları ile ünlü savaşçı bir topluluktu. Amazonlar, Truva savunmasına yardımcı olmak için kraliçeleri bakire Penthesileia komutasında oldukça kalabalık bir kuvvetle Truva saflarında yerlerini almışlardı. Otrere ve savaş tanrısı Ares'in kızı olan Penthesileia, neredeyse Truvalıların başkomutanı gibi davranıyor ve Truva ordusuna büyük cesaret veriyordu. Penthesileia, vaktiyle kızkardeşi Hippolyte'nin kazayla ölümüne sebep olduğundan, Priamos, ilk iş olarak Penthesileia'nın bu günahtan arınması için büyük bir tören tertipledi. Penthesileia günahlarından arınınca savaş alanına ordusuyla dahil oldu ve ilk gün Sparta'nın ünlü generali Machaon'u öldürdü. Amazonların katılmasıyla yeniden canlandırdıkları Truva önlerindeki çarpışmalar çok kanlı geçti. Sonunda bu kana doymak bilmeyen kadınların saldırılarıyla yunanlılar büyük kayıp verip geri çekildiler. Yunanlıların bozguna uğradıkları yer ise Patroklos'un gömüldüğü yere yakın bir alandı.
79. Akhilleus Amazonların kraliçesini öldürüyor
Akhilleus ile Aias, Patroklos'un küllerinin gömüldüğü yerde korkunç savaş sesleri duyunca bakıp gördükleri onları şaşırttı. Truva askerleri yunan ordu kampını işgal etmişler ve gemilerini yakmaya çalışıyorlardı. Akhilleus ve Aias hemen koşarak savunmaya yardıma geldiler. Yunan askerleri bu ikisinin kendilerine destek vermeye geldiğini görünce cesaretlenip kendilerini kaybettiler yardıma koşarak bütün güçleriyle Truva ordusunu geri püskürtmeye başladılar. Kraliçe Penthesileia ise tek başına sırtında babası Ares'in hediye ettiği parlak zırhıyla bu ikisinin karşısına çıktı ve onlara meydan okudu. Penthesileia, mızrağını Akhilleus'a büyük bir hızla fırlattı ve mızrak kalkanına sert bir kayaya çarpar gibi çarptı, yere düştü. Aias, mızrağını Penthesileia'ya fırlattığında ise mızrak onun bacağındaki zırha geldi, böylece yaralanmadı. Bu sefer Akhilleus mızrağını büyük bir ustalıkla Penthesileia'ya fırlattı, mızrak dümdüz gidip kraliçenin sağ göğsüne isabet etti, zırhını delip onu ağır yaraladı. Penthesileia'nın elindeki iki ağızlı baltası düştü, kendisi de atından yere devrildi. Akhilleus, Penthesileia'nın düştüğünü görünce koşarak yanına geldi ve önce kılıcıyla kraliçenin atını öldürdü. Akhilleus daha sonra kraliçenin silahlarını almak istedi. Miğferini çıkarınca can çekişen Penthesileia'nın güzelliğinden çok etkilendi. Onu kurtarmak için elinden geleni yaptıysa da başarılı olamadı. Penthesileia, onun kollarında can verdi. Akhilleus, Penthesileia'yı öldürdüğüne pişman oldu. Duyduğu acı, Patroklos'u kaybettiği zamanki duyduğu acıya benziyordu. Onun ölü kraliçeye gösterdiği bu hayranlık, sevilmeyen birisi olan Thersites ismindeki niteliksiz bir askeri kızdırdı ve asker Akhilleus'a aşağılayıcı laflar söylemeye cüret etti. Akhilleus bir yumrukta bu çirkin adamı öldürdü. Penthesileia'nın zırhını, silahlarını ve ölüsünü temizletip Priamos'a gönderdi. Truvalı'lar onun ölüsünü surların dibinde yaktılar, kemiklerini Amazon ülkesine geri götürdüler. Penthesileia'nın ölüsünü Truvalılara vermesi ile Akhilleus, büyük hekim ve öğretmen Kheiron'dan aldığı eğitimin hakkını da vermiş oldu. Kheiron ona sadece iyi savaşmasını değil, güzel ahlakı da öğretmişti. Ölürken gördüğü benzersiz gözleri yüzünden Akhilleus, kraliçeyi öldürmekten pişman olduğundan, bu günahtan arınmak amacıyla Apollo, Artemis ve Leto'ya kurbanlar sundu. Kraliçe Penthesileia'nın Ares'in kızı olduğunu da öğrenince tuttuğu yası uzattı. Penthesileia'nın babası savaş tanrısı Ares, kızının ölümüne çok üzüldü ve o da yas tutarak savaştan bir süre uzak durdu ve desteklediği yunanlılardan uzak durdu.
80. Akhilleus'un Memnon'u öldürmesi
Akhilleus'un öldürdüklerinin içinde bir tanesi Truvalıların savunmasını derinden etkiledi. Habeşistan kralı Memnon, Hektor öldükten sonra destek için büyük ordusuyla Truva'ya yardıma gelmişti. Ayrıca, Priamos, üvey kardeşi oluyordu. Tithonus ve şafak tanrıçası Eos'un oğlu Memnon'un sırtında aynen Akhilleus'un sırtındakilerden Hephaistos'un yaptığı parlak ve süslü zırhlar ve elinde yine Hephaistos'un yaptığı güçlü silahlar vardı. Priamos Memnon'u güzel hediyelerle ve görkemli ziyafetlerle ağırladı. İlk olarak Aias ile karşılaştı, birbirlerine üstünlük gösteremediler. Sonra Nestor ile savaştı, Nestor'un oğlu Antilokhos babasını savunurken Memnon Nestor'un oğlunu öldürdü. Patroklos öldükten sonra Akhilleus'un en iyi arkadaşı Antiloklos olduğundan, Akhilleus araya girerek hem Antiloklos'un öcünü almaya hem de ölüsünü geri almaya çalıştı. Thetis ise, sevgili oğlunun Memnon'u öldürdükten sonra kendisinin de ölme sırası geldiğini bildiğinden Akhilleus'u, kral Memnon ile savaşmaması gerektiğini Akhilleus'a söyledi, yalvardı. Akhilleus ise sinirinden annesini dinlemedi. Alacağı öc ile yanıp tutuşmaktaydı. Thetis, Memnon'un annesi tanrıça Eos ile birlikte Zeus'a başvururdular ve Thetis kendi oğlu Akhilleus, Eos kendi oğlu Memnon için Zeus'a yalvardılar. Zeus, Hektor ile Akhilleus için yaptığı gibi işi altın kader terazisine vurdu. Sonuçta Memnon'un ölmesi çıktı. Akhilleus yaya olarak Memnon'a ilerlerken Memnon yerden kaldırıp attığı irice bir işaret kayası ona attı. Kaya Akhilleus'un kalkanından sekti. Akhilleus, Memnon'a şaşırtmacalı bir biçimde yaklaşarak mızrağıyla sağ omuzundan onu yaraladı. Memnon'da mızrağıyla Akhilleus'u kolundan yaraladı. İkisi, miğferlerindeki tüyler birbirine değecek şekilde yakın savaştılar ve birbirlerinin zırhlarının arasındaki ufak açıklıklardan mızraklarını sokup yara açmaya uğraştılar. Bazen kılıç bazen mızrakla birbirleriyle savaşırlarken iki tarafın askerleri etraflarını sarmışlar, belli bir mesafeden kararsız durumda olan biteni izliyordu. Sonunda Akhilleus, mızrağını Memnon'un karnındaki bir aralıktan öyle güçlü soktu ki, hamlenin şiddetinden mızrağın ucu Memnon'un sırtından çıktı. Böylece oğlu Eos'un oğlu Memnon, Akhilleus'un elinden can verdi. Akhilleus büyük bir güçle savaşan Memnon'un zırhının arasından mızrağını çekip aldı. Komutanlarının öldüğünü gören Habeş ordusu çil yavrusu gibi dağıldı ve bir daha bir araya gelemediler. Eos, oğlunun ölüsünü savaş meydanından aldı ve yolda sürekli ağlayarak güney topraklarına götürdü. Savaş yerinde sadece kanları kaldı. Nestor'un genç yaşta ölen oğlu Antilokhos için Akhilleus çok üzgündü. Tanrıça Eos, Zeus'a artık Akhilleus'un ölme zamanının ne zaman geleceğini sordu. Zeus kader terazisine bir kez daha baktı ve kendisinin değiştirmek istemediği o beklenen yazgıyı gördü.
81. Akhilleus'un ölümü
Akhilleus ertesi gün büyük bir güçle Truva'ya saldırıya geçti. Ksanthos (Esen Çayı) ve Smois (Orta Geçit Deresi) çayları ölülerle doldu, suları kıpkırmızı kesildi. O gün Akhilleus Truva kapılarına kadar gelebildi ve büyük atılım göstererek neredeyse içeri girebilecek kadar başarı gösterdi. Truva ordusunun batı kapısından içeri kaçmaya başladığı sırada Paris yüksek surlardan, bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle çılgınca savaşan Akhilleus'u izliyordu. Bu arada Apollon koyu bir sisin arasından Akhilleus'u izliyordu. Apollon'un verdiği destekle Paris yayını tüm gücüyle gerdi ve dikkatle nişan aldı. Paris'in attığı bu zehirli okun yönünü havadayken Apollon idare etti. Apollon sayesinde ok mükemmel bir şekilde uçarak gitti ve keskin bir ıslık çalarak Akhilleus'un tam topuğuna saplandı. Tek silah işleyen yeri olan topuğundan vurulan Akhilleus, hiç beklemediği bir anda yaralanmasına ilk önce çok şiddetli tepki gösterdi, kızdı. Büyük bir hiddetle topuğundaki oku çekerek çıkardı. Yarasından kan akmaya başladı. Yaralı olduğu halde, topallayarak, kılıcıyla önüne geleni biçerek savaştı. Durumu gören Truvalı savaşçılar irkilerek geri çekildiler. Zaten çılgınca savaşan bu savaşçının yaralanmasından duyduğu öfke sebebiyle sebep olduğu katliam, en üst seviyeye çıkmıştı. Akhilleus, bu kızgınlıkla önüne çıkan herşeyi kesip biçiyor, Truvalılar onun korkunç halinden ve yarattığı olağanüstü kıyımın vahşetinden korkarak kaçıyorlardı. Seyredenlerin asla unutamayacakları bir azimle savaşan Akhilleus, sonunda kan kaybından yoruldu ve yere yıkıldı. Ölmeden önce annesi Thetis'e mırıldandı. Truva'nın şimdiye kadar gördüğü, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük savaşçısı şimdi yerdeydi. Aklına annesinin ona defalarca, yalvarırcasına söylediği yazgısı geldi. Gözlerinin önünde annesinin hayali vardı. Yanına kimse yaklaşamadan can verdi. Cesedine uzun süre korkudan Truvalılar yaklaşamadılar. Halbuki ölüsünün başında bir tek Yunanlı bile yoktu. Surların arkasına saklanan Truvalılar sonunda Akhilleus'un Hektor'a yaptığı gibi yapmak için Akhilleus'un cesedini ele geçirmeye karar verdiler. Korkularını yenmelerine en büyük sebeplerden ikincisi ise Akhilleus'un silahları olup onun kılıç kesmez kargı işlemez dillere düşmüş zırhlarını ve silahlarını paylaşmaktı.
82. Yunanlılar Akhilleus'un ölümüyle şaşırıyorlar
Yunanlılar Akhilleus'un öldüğüne önce inanamadılar. Sonra gözleriyle görmek için hep birlikte Akhilleus'un öldüğü yere üşüştüler. Kalabalık olarak geldiler ve ölüsünü vermemek için çok direndiler. Sonunda başarılı oldular. Bu başarıda en büyük etkili isim Aias oldu. Uzaklardan gelip yetişerek tek başına Akhilleus'un cesedini uzun mızrağı ile korudu. Odysseus bile karnından yaralı olduğu halde bu kanlı çekişmeye katıldı. Aynı gün, kardeşi Hektor'un öcünü alarak Akhilleus'u öldürdüğü için büyük sevinçle surlardan durumu izleyen Paris, cesaretlenerek aşağı inip dışarıya çıktı. Odysseus'u mızrağı ile vurup öldürerek ikinci bir zafer elde etmek istedi. Aias büyük bir taş atarak elinde mızrakla yaklaşmaya çalışan, o anda Apollon'un onu korumadığı bir anda Paris'i kafasından vurdu. Başındaki miğfer onu ölümden korumuştu ama yere düşüp kendinden geçti. Truva askerleri kendinden geçmiş yaralı Paris'i alıp götürürlerken Aias ve Odysseus kargaşadan faydalanıp Akhilleus'un ölüsünü oradan aldılar. Briseis, Akhilleus için çok gözyaşı döktü. Akhilleus için tam onyedi gün yas tutuldu. Sonra ölüsü yakıldı ve külleri Patroklos'un küllerinin bulunduğu kaba kondu. Bu külleri, boğazdan geçecek gemileri görecek yüksek bir höyüğe gömdüler.
83. Akhilleus onuruna düzenlenen yarışmalar
Ertesi sabah toplantı sırasında Diomedes sözü alarak Akhilleus'un intikamını almak üzere büyük bir güçle saldırmayı önerdiyse de Aias ona karşı çıktı.
-
truva atının yapılması oddyseusun fikriydi agememnonun değil xD.
-
yanlışlık oldu heralde :D
-
Hepsi okunmaz bunun kısaltılmış bişi koysaydın :)