Keskin bir viraj, çamurlu bir yol, sert bir dönüş ve ardından nitro boost açıp süspansiyonu kökleyerek yapılan 45 derecelik bir atlayış. Havada onlarca metre yükselen bir ATV, Yeni Zellanda’nın büyüleyici manzarasının eşliğinde hızlı bir düşüş. Kazanılan ivme ve havada taklalar atan, soğuk kanlılıkla adrenalinin yönlendirildiği göz alıcı ve çılgın hareketler ile yere konan bir ATV ve başarılı bir kombinasyonun ardından gelen nitro ile hızlanarak bir sonraki zıplayışa hazırlanmak. Bu sekans klasik bir Pure oyununda başınıza sıkça gelen bir sahne, ve sıklıkla da tekrar edilen. Karşımızda Black Rock tarafından geliştirilmiş yeni bir off-road akrobasi yarış oyunu olan Pure var, bu sefer ralli arabaları, 4x4 kamyonlar veya kros motosikletler yok, daha farklı ve sıra dışı bir oyuncak olan ATV’ler var altımızda, ve saf adrenalin ile saf hız ve aksiyon. Aslında az önceki kelimeler Disney Interactive’in dağıtımcılığını yaptığını bu oyunu tanımlamak için oldukça yeterli.



Yarış oyunu demek pek doğru değil, her ne kadar geliştirici firma olan Black Rock, Disney tarafından satın alınmadan önce Climax adı altında çıkarttığı oyunları ile yarış türünde adı duyulan oyunlar yapmış olsa da bu sefer Pure ile farklı bir yaklaşım edinmişler. Düz ve tatsız bir yarış simülasyonu yerine yüksek aksiyonlu ve gerçekten oldukça uzak akrobatik numaralar ile döşenmiş bol toz toprak ve çamurlu bir canavar yaratmışlar. Sonuç olarak çıkan şey ise, şimdi bilemiyorum, açıkçası ikilemde kaldım, boş vaktinizi değişik ve eğlenceli bir şekilde geçirmek istiyorsanız tatmin edici, heyecan verici ve davetkar bir yapım, ama saf aksiyondan oluşuyor derken gerçekten saf diyorum, öyle saf ki, başka bir şey sunmuyor, boşuna derinlik falan aramayın. Kapsamlı olamayan bu arkadaşı fazla kapsamlı olmadan, eğlencesine göre değerlendireyim dedim, umarım iyi etmişimdir.

Pure için yarış oyunlarının “Street” sürümü diyebilirim, hani olur ya NBA Street gibi, size normal bir basketbol oyunun derinliğini ve kapsamını sunmaz, ama başka hiçbir basketbol oyununda olmayan ve büyük olasılıkla da gerçek hayatta yapamayacağınız, hatta başkasının bile yaptığını görmeyeceğiniz hareketleri yapma imkanı sunar size. Pure da bu mantıkla ekstrem spor ruhunu ve tadını veren bir yarış oyunu. Oyunda kimi zaman bitiş çizgisine ulaşmak için gerçekten zorlayacaksınız kendinizi, saat aleyhinize işleyecek, odak yarışı bitirmede olacak, virajları düz ve sarsıntısız bir şekilde alıp mümkün olduğunca yarış alanında kalmaya bakacaksınız. Ama ekstrem spor oyunlarında olduğu gibi çoğunlukla bundan daha önemli görevleriniz olacak ve vaktinizi fiziksel olarak mümkünatı olmayan hareketleri yapmaya uğraşarak harcayacak ve elinizde oyun kolu (veya klavye ve fare) iki büklüm bulacaksınız kendinizi, oyunun da en çok hatta tek iddialı olduğu nokta burası.



Oyunun kontrol şeması diğer yarış oyunlarından farksız, değişik bir şey yok, alışmanız umduğunuzdan da kısa sürecektir. Off-road oyunlarında son zamanlarda görmeye alıştığımız süspansiyon kökleme özelliği Pure’da da var, bir çıkıntı, kenar veya yükseltiden atlarken süspansiyonu tutup zıplama anında serbest bıraktığınızda havada daha fazla kalıyorsunuz. Yarış oyunlarında genel olarak altınızdaki aracın size kendini nasıl hissettirdiği önemlidir, çok hafif olup oyuncak maket hissi vermesi de en az sanki yere sabitlenmiş veya ağırlık bağlıymış gibi hantal olması kadar istenmeyen, oyun deneyimini öldüren yanlardır. Pure bu konuda oldukça başarılı, araçlarımızın ağırlığı fizik motoru ile uygun bir şekilde ayarlanmış, havalandığınızda tuğla gibi yere düşmüyorlar, balon gibi de sekmiyorlar, viraj alırken de lastikler yeri olması gerektiği gibi kavrıyor. Ancak tabii tek olayı yarışan ve takla atan araçlar olan bir oyunda bunların olması bir artı değil, olması gereken bir özellik. Oyunda hasar modellemesi bulunmuyor ama rakipleriniz size çarparak yoldan çıkartabiliyor aracınızı, veya daha eğlencelisi arkanızdan atladıklarında daha yüksekten kısa mesafeye düşerek kafanıza konabiliyorlar ve bu hiç hoş olmuyor inanın, yapay zekanın kullandığı araçlara dikkat etmek önemli bir faktör.

Pure’u diğer off-road ve yarış oyunlarından ayıran yegane şey ise özgür hareket sistemi. Hareketten kastım özel dublör hareketleri. Dört tekerli motorumuz havadayken oyun kolunun üç tuşundan birisi veya birkaçına basarak ve yön tuşları ile yön vererek oldukça yaratıcı hareketler gerçekleştirebiliyoruz. Her yarışa birinci seviye hareketler ile başlanıyor, başarılı hareketler gösterdikten ve güzel dublör aksiyonları gerçekleştirdikten sonra bir sonraki seviye hareketler açılıyor. Puan topladıkça daha çılgın ve imkansıza daha yakın figürler sergileyebiliyoruz. Kısaca hızlan, havalan ve kop diyebiliriz.



Yarış esnasında bu hareketlerimizin sayısını ve numara havuzumuzu genişlettikçe bir yandan da nitro depoluyoruz, ekranda mavi bir çubukta gösterilen nitro boost ile tahmin edebileceğiniz üzere abartı hızlara ulaşıyoruz. Oyunun genel dengesi de buna bağlı, yani hareket yap, puan ve nitro kazan, kazanılan nitro ile daha hızlı git ve daha yükseğe çık daha fazla hareket yapıp daha ölümcül numaralar aç ve daha fazla nitro topla. Basit, eğlenceli ve sıkıntısız.

Oyun tembelliğe kesinlikle karşı ve yaratıcılık ile yeniliği teşvik ediyor, bir hareketi ilk defa yaptınız, o zaman taze oluyor, biraz daha tekrarladınız, eh artık o hareketin erbabısınız, aynı hareketi yapmaya devam mı ettiniz? Bayatsınız. Yaptığınız hareket ne kadar taze ise ona göre fazla puan ve nitro kazanıyorsunuz, en basitinden Diablo’nun tecrübe puanlamasını düşünün, onun gibi. Aynı hareketi yapmayı seviyorsanız ve/veya farklı, daha üst seviye bir tane yoksa farklı bir yöntem deneyin ve yön tuşları ile harekete çeşitlilik katın, veya daha basit hareketleri başa veya sona ekleyip ekstra puan kazanın. Tony Hawk’s Pro Skater oynamış olanlar ne demek istediğimi kolaylıkla anlayacaktır. Kontroller kolay ve ele yatkın, hareketler ise oldukça eğlenceli ve çılgın, derecelendirme sistemi ise sizi sürekli değişip gelişmeye zorluyor. Ele alışması kolay bir oyun Pure, ama bırakması bir o kadar zor açıkçası, basitliği ve sürükleyiciliği bu tür bir oyundan bekleneni son derece karşılıyor.



Pure’da amaçsızca bir noktadan diğerine gitmiyoruz sadece, oyunun asıl odağı World Tour modunda, tek kişilik bir kariyer modu olan World Tour’da başlangıçta bir pilot seçiyoruz, aracımızı seçiyoruz ve yükselen zorluk seviyesine sahip on bölümü geçmeye çalışıyoruz. World Tour ilk defa karşılaştığınız yönleri size güzel güzel anlatıyor, yardımcı oluyor, ufaktan başlayıp, basit hareketlerden ve mücadelelerden zorlara doğru artan bir tempoyla ilerliyor, ilerledikçe hem zorluk hem de bölümlerin uzunluğu artıyor. Bunun dışında üç tane tek oyunculu yarış etkinliği mevcut tek seferlik olan; Sprint, Race ve Freestyle. Sprint, hız ve direksiyon hakimiyeti üzerine kurulu, pistler daha kısa ama daha zorlayıcı, zorlayıcı derken de az engebeli, haliyle fazla atlayıp zıplama ve hareket yapıp puan ve nitro toplama şansınız olmuyor. Race ise standart yarış, oyunun en dengeli hali bu modda görülüyor, hem direksiyon kontrolü, teknik sürüş ve hız önemli hem de size yeteri kadar boost kazandıracak miktarda engebeli ve harekete müsait pistler sunuyor, ki bitiş çizgisine ulaşmak için hızlanabilin.

Sprint ve Race daha çok bitişe en önce ulaşmak ve “yarışı kazanmak” üzerine kurulu, ancak üçüncü ve son mod olan Freestyle, Pure’un en özgür ve çılgın halini gösteriyor. Freestyle’da bir bitiş çizgisi yok öncelikle, zamana karşı “yarışıyorsunuz”, verilen süre içerisinden en çok puanı ve en sağlam hareketleri yapmaya çalışıyorsunuz, pistler ise bu işe son derece müsait olacak şekilde zıplama noktaları ile dolu. Pure’un en çok arcade hissi veren tek oyunculu modu olan Freestyle’da sürüş alanı içinde yarışçıların ele geçirmek için birbirleri ile mücadele etmeleri gereken ek hız, güç vs gibi özellikler veren bonuslar var. Yıldızlar, mesela derhal o an yapılması gereken özel bir hareket veriyor, başarabilirseniz kazandığınız puan akıllara sığmıyor. 2X bonusu ise belirli bir süre içinde kazanacağınız puanları ve nitroyu ikiye katlıyor, nitro sembolleri ise topladığınızda nitro çubuğunu sonuna kadar dolduruyor. Combo sayacı dolmadan hareketleri arka arkaya birbirine bağlayarak gerçekleştirin, tüm hareketleri açın, hızlanın ve daha çok puan toplayıp daha hasta hamleler yapın, asla sırtınız yere gelmez. Gelmemesi de lazım çünkü bir kere durursanız geri dönüş olmuyor, oyunun hızı diğerlerini yakalamanıza kolay kolay izin vermiyor. Hareket ve hamlelerde yatkınlık kazandıktan sonra Pure’un Freestyle modu sizi uzun bir süre idare edecektir. İnsanoğlu açgözlü bir varlık ne de olsa, hep daha fazlasını ister.



World Tour modu dışında Pure başka dolgun ve doyurucu bir tek oyunculu moda sahip değil. Trial modu önceden açtığınız pistlerde kişisel rekorlar kırmanıza olanak sağlıyor, başka yarışçıların müdahalesi olmadan, bir de Single Event adında bir mod var ki bu da aslında World Tour da hâlihazırda oynamış olduğunuz pistlerde bir kez daha yarışmanızı sağlıyor o kadar. Olması gereken bir turnuva modu, iki kişilik karşılıklı bir mod veya Pure’u daha derin bir deneyim haline getirebilecek yan oyunlar yok. Sonuç olarak, kolay alışkanlık yapıp zor bırakılan bir oyun olmasına rağmen kısa sürüyor, bir yerden sonra sıkıntıdan bırakmak zorunda kalıyorsunuz, en azından ben şu esnada oynamayı daha çok istediğim yapımlar varken birkaç saatten fazla harcamak istemedim açıkçası. Tabii bu süre yetenek ve oyun tarzınıza bağlı olarak değişebilir sizin için, usta bir yarış ve ekstrem spor oyuncusu Pure’u birkaç saat içinde tamamen bitirebilir, daha sıradan ve genel oyuncular ise biraz daha zorlanacaklardır bitirmek için. Neyse ki işin iyi tarafı oyunun online çok oyunculu modu tek başınıza sıkılmaktan kurtarıyor sizi. Online olarak üç tek oyunculu yarış modunu aynen oynayabiliyorsunuz başkaları ile bir de üstüne sadece online olarak oynanabilen Freeride isimli bir yarış modu var.

Freeride modunda katılımcılar zamana karşı yarışarak farklı alanlarda en yüksek puanı toplamaya uğraşıyorlar. Hızlı gidip daha az atraksiyon yapmak isterseniz en hızlı tur zamanlarını kazanmak için mücadele edebilirsiniz. İnsanüstü hareketler ve sonu gelmeyen kombinasyonlar size keyif veren şey ise zafere ulaşmak için en fazla hareket puanını toplamaya çabalayabilirsiniz. Havalanmak ve adrenalin sizi kendinize getiriyorsa en yükseğe zıplayıp en çok havada kalma puanlarını toplamayı kendinize gaye edinebilirsiniz. Black Rock, işin aslında, oyunun tüm tek oyunculu modlarını bir araya getirmiş, üstüne ekstra özellikler eklemiş ve ortalığı şenliğe çevirmiş ve bu oyunun oynanabilirliğini ve ömrünü arttırmada oldukça etkili olmuş. Online oyun 16 oyuncuya kadar çok oyuncu desteği veriyor, limit dolmazsa gerektiğinde oyun yapay zeka oyuncular ekliyor, oyunu açan sunuculuk görevi görenler ise yarışın bazı kural ve seçeneklerini kendileri koyabiliyor. Online mod neredeyse tamamen sorunsuz çalışıyor ve eğlence konusunda kesinlikle tek oyunculu modu dövüyor.



Zamanınızın büyük bir kısmını havada ve aşağı bakarak geçirdiğiniz bir oyunda manzaranın güzel olması gerçekten önemli bir nokta. Pure bu gereksinimi doğru anlamış ve sadece pist ve araçlar ile hareketleri önem vermemiş, aynı zamanda etraftaki dağlara, taşlara, bitkilere kısaca dünyaya da önem vermiş. Oyunda 12 bölge bulunuyor, uçak hurdalığından tropik adalara çeşitlilik yeterli. Her biri de temiz ve gerçekçi bir şekilde çizilmiş, tasarlanmış ve işlenmiş yer şekillerine, yüzeylere ve ışıklandırmaya sahip. Binalar, yerleşim yerleri, tepenizden geçen helikopterler gibi detaylar da pistleri zengin kılıyor. Yarış oyunlarında pistleri iyice öğrenip her detayını, virajını rampasını bellemek hem oyundan alınan zevki katlar genelde. İster yapay zekaya ister diğer oyunculara karşı oynarken pisti tanımak ve ona göre önceden önlem alarak yarışmak insana kendini profesyonel bir yarışçı gibi hissettirir, Pure’un bu çevre grafikleri ve güzel manzaraları bu işi daha da zevkli kılıyor. Açıkçası bu günlerde aydınlık ve temiz çevresi olan yarış oyunu bulmak git gide zorlaşıyor.

Buraya kadar her şey güzel, hep öyle gideceğini sandınız değil mi? Nasıl kandırdım sizi! Evet pistler güzel hoş, ama sadece 12 tane var ve World Tour’da yapılan 50 yarışın ardından bayatlıyor, sıkıcı olmaya başlıyor, çünkü birbirlerinden tek farklı bulundukları konsept, çevre, mekanik olarak ve ilerleme olarak aynı özelliklere sahip, aynı insana farklı elbiseler giydirseniz bile bir yerden sonra gözünüze farklı gözükmez, bu da o hesap işte. Sprint yarışlarda bir iki farklı, ters düzen var ama çoğunlukla oyunu bir süre oynadıktan sonra daha da zengin ve çeşitli olabilirdi diyor insan. En azından ilerledikçe değişen bir şeyler olsaydı. Benzerlik taşısalar da, pistler yüzde yüz doğrusal değil, klasik kısa yollar, gizli geçitler gibi sizi hızlandırabilecek yahut çok dik bir rampadan havalanmanıza olanak verecek en olmadı çamur birikintisine düşürecek alternatif yollar mevcut.



Yarış etkinliklerini tamamladığınızda yarışçınız için yeni kıyafetler ve ATV aracınız için yeni parçalar ile ödüllendiriliyorsunuz. Araçların kendisi lisanslı değil ama bazı lisanslı parçalar var oyunda araçlara eklenebilecek. Oyunda beğendiğim bir başka yön ise farklı oyun modları için farklı yapılarda araçlara ihtiyacınız olması, yarış, sprint ve Freestyle için farklı araçlar inşa edip parçalarını değiştirmek güzel olmuş. Modifiye ve kendi aracınızı inşa etmek size zevk veriyorsa Pure size iyi gecelectir. Garaj özelliği, çok hızlı olmasa da, zevkli. Bir de bu işi angarya olarak görenler için otomatik araç hazırlama seçeneği var, istediğiniz farklı türde aracı otomatik olarak inşa ediyor oyun ama ne yazık ki bir otomatik yükseltme seçeneği yok, kırkıncı yarıştan sonra keşke olsaymış demeye başlayacaksınız.

Pure, safi eğlence ve hız üzerine bir oyun olarak vermesi gerekeni veriyor, ama biraz fazla hızlı ve yoğun veriyor, haliyle de ömrü kısa kalıyor. Off-road ve ekstrem sporu birleştiren bu oyun amaçsız, anlamsız ve konusuz aksiyon arayanlar için ilaç gibi, ama çok da bir şey beklemeyin. Eğer az daha derinlik katabilselermiş, birkaç farklı ve daha oynanabilirliği yüksek olan mod konsaymış adını çok daha fazla duyurabilirdi. Bu hali ile kısıtlı bir kitle için ideal olmuş sadece. Kısıtlı bir oyun ama o kısıtlı alanda işini iyi yapıyor.