Şu kadarını söylemeliyim ki, Midtown Madness 2 benim için bir hayal kırıklığı oldu. Burda oturup oyunun incelemesini yapacak değilim. Daha çok birincisiyle bir kıyaslama yazısı olacak gibi görünüyor. Çünkü yazar arkadaşımız Kıvanç Arda oyunun beta sürümünü iyice eleyip sıkca da dokumuş vaziyette zate. Daha önce bu oyunu hiç oynamammış olanlar (yani birincisini de) beta incelemesininı okuyaraktan etraflı bir fikir sahibi olabilirler. Ben orjinal sürümünü oynadım ve bir fark göremedim.

Gelelim neden hayal kırıklığına uğradığıma. Midtown Madness 1'de, oyunu oynamaya başladığım ilk anda beni epeyce sarıp sarmalamıştı. Aradığım şey, şehir ortamında rahat ve keyifli bir şekilde araba sürme zevkiydi ve bu iş oldukça iyi kotarılmıştı. Ancak eksikler de yok değildi. Mesela gözlerim, dönüşlerde sinyal verebilmeyi aramıştı. MidMad-2'de de oyunu ilk açtığımda bunu aradım ama bulamadım. Şimdi hemen bazılarınızın aklına "aman aman, ne büyük eksiklik hee(!)" şeklinde bir cümle gelip, gelmekle de kalmaz kurulabilir. Ama öyle demeyin. Birbirine benzeyen iki nesneyi ayırdeden, onların ayrıntılarıdır. Zaten o ayrıntılar olmasa onlara "benzeyen" denmez, "aynı" denir :) Böyle bir oyunda bence olması gereken bir detaydı, koymamışlar..

Yayaların şekil şemallerinden başka hiçbir şeyleri değişmemiş. 2'de de, 1'dekindeki aynı panik havası hakim. Be adam, sen teee kaldırımın en ucunda, hattaa binaya yapışık olarak yürüyosun ve ben de yolun ortasında gidiyorum. Ne diye basbas bağırıyon ki? Ya da sen gel yolun ortasından sallana sallana yürü, ben de üzerine doğru gelince etleri cımbızla yolunur gibi çığlıklar atarak kendini sağa sola savur. Yaya olayını gene becerememişler. Zamanla insanı bayan bir negatif özellik.

Sonra trafikteki arabalar... Aynı salaklıkları yapıyorlar. Mesela kırmızı ışıkta durup, ama sadece duran arabalar mevcut. Yeşil yanıyor ama şöför efendi sanırım uyumakta olduğu için kılını bile kıpırdatmıyor. Sabırla "yok bu sefer hiç çarpmadan, kazaya belaya bulaşmadan gidecem" zihniyetiyle ikinci yeşili bekliyorsunuz ama adamda "tık" yok. Ya da siz efendi gibi kırmızıda duruyorsunuz ama adamın teki hiç istifini bozmadan gelip size vurabiliyor. Dönüp baktığınız zaman, yolda lastik izleri de göremiyorsunuz, çünkü adamın fren felan yaptığı yok(!). Yine MidMad-1'de gördüğüm ama anlayışla karşıladığım bir hata 2'de de mevcut. Bazı arabalar birbirlerinin içinden geçebiliyolar. Zaman zaman denk gelebilirsiniz. Şaşırmayın. Bir de, siz denemeyin, olmuyor çünkü :)

Yukarıda ışıklar dedim aklıma geldi. Şehri şöyle bir gezeyim, etrafı bir göreyim, bilgimi, görgümü artırayım şeklinde gayet iyi bir niyetle dolaşmaya çıkmışsınız diyelim. Ama nerdee. Işıklara uyayım derseniz iki adım atabilmek için akla karayı seçersiniz. Işıklar gene abartılı olmuş. Eğer gerçekte de böyleyse, Allah Londra ve San Fransisko ahalisine sabır versin. Tabi Şikagolulara da. Ama özellikle Londra.. Çok kötü çok.. İnsan bunalıma girer valla. Zaten sokaklarda daracık. Kızların misket yuvarlaması bile mümkün değil ki onlara koca bırakmayan kocaman karılar naapsın :) Londra da hoşuma giden bişey vardı yalnız. Yol kenarlarında park edilmiş arabalar görebildim. Bakın bu da bir detay ama ihmal edilmemiş ve de güzel de olmuş.