Yarış oyunlarından beklentimin çoğu kişiye oranla farklı olduğunu gördüm geçenlerde. Need for Speed, Gran Tourismo, Forza Motorsport gibi oyun serilerinden hiç zevk almadığımı fark ettim. Acaba ben yarış oyunlarını sevmiyor muyum diye sordum kendi kendime. Sonra biraz durdum, gözlerimi kapattım ve geçmişten bugüne sevdiğim yarış oyunlarını hatırlamaya çalıştım. İlk olarak aklıma Lotus geldi. Deliler gibi oynadığım, başından kalkamadığım yegane yarış oyunu. Biraz daha ilerleyince Carmageddon belirdi birden gözlerimin önünde. Üstelik sadece gözlerimin önüne gelmedi kulağıma da inceden insan çığlıkları fısıldadı. Bu kadar vahşet dolu bir oyunu bu kadar heyecanla hatırlamak enteresan olsa gerek elbette. Sonra dedim yahu amma geriye gittik gelelim biraz bu günlere. Bütün heybetiyle Burnout serisi parladı beynimde. Dünden bugüne bütün serilerini zevkle oynatmayı başarmış, gözümde efsane olan yarış oyun serisi. Ağzımın suyu dudağımın kenarından akmaya başlamıştı ki Pure geldi bu kez. Nasıl heyecanla ve severek oynadığımı hatırladım. Sonra oturdum ve düşündüm. Yahu demek ki ben yarış oyunlarını seviyorum. Sanırım bir yarış oyununu oynayabilmem için birincil faktör eğlence olmalı şahsım adına. Modifiyedir, yol tutuştur pek anlamam ben. Eğlendiriyorsa güzeldir. İşte bu nedenle tam bana göre olan bir oyunu tuttum yakasından ve silkeledim. Ceplerinden neler düşmüş hep beraber bakalım...

İlk Motorstorm 2007 yılının Mayıs ayında çıkmış ve PS3 için yarış oyunu anlamında ilaç olmuştu. Yaklaşık 1.5 sene sonra Motorstorm bizleri Pacific Rift uzantısı ile tekrar selamlıyor. İlk oyunun motorunu kullanan ama bunu geliştirmeyi başarmış bir devam oyunu var karşımızda. Evolution Studios ilk oyunda oldukça iyi iş çıkarttığı pek çok konuda dahi bir adım öteye gitmeyi başarabilmiş. İlk olarak oyunun geçtiği bölge değişiyor ki bu oldukça önemli aslında. Kendi halinde ıssız ıssız duran gariban bir adaya helikopterler ile doğanın en büyük düşmanı olan insanlar geliyor oyunun başında. Motorstorm festivali için adayı devasa bir yarış pistine dönüştüren organizatörler, adanın zor şartlarından kurtulmak yerine onları yarışın bir parçası haline getiriyorlar. Ada, insanı zorlamak için gerekli her şeye sahip açıkçası. Akarsular ve su birikintilerine sahip, yüksek yüksek tepeler desen burada, yeşilin en güzel tonlarını barındıran ormanlar eksik kalmamış ha bir de neredeyse unutuyordum volkanik olarak aktif. Çok lazımmış gibi.

Oyunun senaryo kısmı (Festival olarak geçiyor) 4 farklı temaya bölünmüş. Hava, su, toprak, ateş (ne o? Tahta esprisini yapacağımı mı sandınız? Peh çok klişe) olarak ayrılan bu temalar isimlerinin hakkını oldukça veriyor. Hava temasına sahip yarışlar genelde dağların tepesinde, havadar, okyanus manzaralı yerlerde yapılıyor. Etrafa serpiştirilen rampalar ile hava kalitesini ciğerlerinizde hissetmeniz olası. Her temanın insanı yarış dışı bırakan kendine has bir özelliği var ve hava temasının özelliği uçurumları. Toprak temalı yarışlar sadece isim olarak toprak aslında. Çünkü muhatap olduğumuz şey genelde çamur. Ormanlık alana indiğimiz bu yarışlarda bol bol yeşillik görürken çamurla bayağı bir savaşacağız. Özellikle hafif araçlardan birini seçtiyseniz (araçlara sonra değineceğiz) çamura batmamaya dikkat edin derim ben. Su temalı yarışlar sanırım oldukça açık. Akarsu yakınlarında, şelaleler eşliğinde yarışacağız. Bu yarışların en büyük sorunu ise derin su birikintileri. Yine hafif ve küçük araçlardan seçtiyseniz suya girdiğiniz an çıkamıyorsunuz. Seçtiğiniz yollara dikkat etseniz iyi olur. Ateş temalı yarışlar ise volkanik olarak aktif olan adamızın en ilginç kısmı sanıyorum. Yanardağın çevresinde bulunan pistleri ile sıcağı hissettirecek bu yarışlar. Lavlar bir yerden sonra sıcağı öyle bir duruma getirecek ki organizatörler serinleyelim diye pistin belirli yerlerine su fıskiyeleri yerleştirmişler. Canlarım benim çok düşünceliler.

Festival kısmında ki yarışlar çeşitli bölümlere ayrılmış. Oyunun başında her tema için 2 yarış açık iken yarışları kazandıkça kazandığımız puanlarla yeni yarışları açıyoruz. İlk üçe girdiğimizde puan aldığımız (100-75-50) yarışlara bazen ufak dokunuşlar yapıyor oyun. Örneğin bazı yarışlarda diyor ki eğer en fazla 3 kez parçalarsan arabayı veya 2.30 dakikada bitirebilirsen bonus kazanırsın gibi ekstralar. Aynı şekilde "Eliminator" tarzı yarışlarda ise her 15 saniyede bir en arkada ki araba yarış dışı kalıyor. Bu da özellikle yarışın sonlarına doğru müthiş bir heyecan sağlıyor oyuncuya. Bunlar gibi her tema altında 16 yarış olmak üzere toplamda 64 yarış mevcut ki burada oldukça güzel hazırlanmış pistlerden bahsediyoruz. Bu nedenle bu sayı son derece yeterli. Pistler demişken hazır onlardan da bahsedelim. Bitiş noktasına giderken oldukça fazla sayıda yol seçeneği sunuyor bize oyun. Öyle ki son sürat giderken yol birden üçe ayrılıyor ve siz hangisine gireyim diye düşünürken tek gördüğünüz şey arabanızın parçalara ayrılışı oluyor. Burada oyunun ilk eksisinden bahsetmek gerekli sanıyorum. İzleyeceğimiz yolu seçmek çok kolay değil oyunda. Ayırt edemiyoruz ve çok sık kaza yapıyoruz. Bu durumu aşmanın en iyi yolu bütün pistleri ezberlemek sanıyorum (ezberci eğitime karşıyız efendim).