Sen ne yaptın Fatih Hoca’m?.. Fıstık gibi başlamışsın Süper Lig’e. Almışın galibiyeti. Koymuşun üç puanı cebe.
Nereden çıktı kana bulanan Gaziantep’le empati kurmak falan!..
Bize yasak o işler...
Şehite yanmak, terör mağdurlarına ağlamak, üzülmek, dertlenmek, kahrolmak yasak!
Söylenmek, hepten yasak.
Kanun, kural yok ama “usul” böyle.

Sen, ben, futbolun içindekiler hele...
Görevimiz, “yokmuş gibi” yapmak. Milletin evine ateş düşse de gole sevinmek, mağlubiyete ağıtlar yakmak.
Örnek olmak. Böyle nesiller yetişsin diye çabalamak!
Cambaza baktırmak.

Hem biliyor musun, bazılarına göre terörün ekmeğine yağ sürdün sen.
Neden?
Tepki verdin!
“Ne olacak bu memleketin hali” diye bir fikri futbolla uyuşmuş beyinlere sokmaya çalıştın.
Olmadı.
“Lay lay lom” diyeceksin hocam.
Kaka gelir mi?.. Kaça gelir?
Merak etme; yarın bir “ikaz” gelir:
“Herkes işine baksın”!

Ayrıca yine bazılarına göre bölücülük yapıyorsun sen!..
Ne demek “böyle bir günde futbol konuşmak içimden gelmiyor”?..
Bir de “Türk olup üzülmemek mümkün değil” cümlesi.
Kime bozuk atıyorsun yani?
Milletvekillerimizin boynuna sarıldığı spor pabuçlu keskin nişancı tiplere mi?
Kimin adına adam öldürdüklerini iddia ediyor onlar? Bu halkın bir kısmının...
İşte onları karşına aldın.
Böldün bizi Hoca’m.

Dalgamıza taş attın.
Acılara işaret edip memleketin dirliğini düzenliğini tehlikeye düşürdün.
En kötüsü de “aman etliye sütlüye karışmayalım diye” dünya yansa solbek ile sağaçık arasında ahkam kesen gazetecilik refleksinden nasipsiz, “plaza tipi” futbol yorumcularını ters köşeye yatırdın.
Hayatında “haber” yazmamış, izlememiş, Anadolu’yu görmeden Avrupa’yı ezberlemiş, şehit yangınını evine gelen gündelikçiden öğrenmiş “futbol guruları” apıştı kaldı.
Alacağın olsun.
Ama sorarlar hesabını.