Nasıl bir oyun Archangel? Belli bir türe sığmıyor, sığamıyor. Ama sığmaya çalıştığı hiçbir türün zevkini de veremiyor. Action-adventure-RPG karışımı bir oyun. Bir nevi Deus Ex, ha yanından bile geçebilir mi buna siz karar verirsiniz.

Saçma bir giriş oldu biliyorum ama bunun gibi ilginç bir oyuna daha iyisini yapamazdım. Dediğim gibi oyunumuz bir Action-adventure-RPG. Action adını tam anlamıyla hak ediyor diyebiliriz. Çünkü oyunun geçtiği dünya Diablo benzeri herkese saldırdığınız bir dünya. Arada sırada quest aldığınız NPC'ler var tabi. Ama questlerin sonunda genelde bu NPC'ler ile de savaşıyorsunuz. Adventure kısmı bu kapı için bu anahtarı bulman lazım, onun için bu adamın quest'ini yapman lazım, quest için gidip Body Stone'u bulman lazım gibi kısımlardan oluşuyor.

RPG kısmı ise oyun içinde öldürdüğünüz yaratıklardan ve yaptığınız questlerden aldığınız deneyim (oyunda Essence deniliyor) puanları ile çeşitli özelliklerinizi geliştirebilmenizden oluşuyor. Ama yanlış anlamayın. Bu özellikler kılıç-kalkan kullanma falan değil. Mananızdan alıp enerjinize ekleme, etrafınıza bir kalkan örme, karanlıkta görme gibi şeylerden oluşuyor. Bir de oyunun başında savaşçı bir karakter mi büyücü bir karakter mi olacağınızı seçiyorsunuz. RPG kısmı da bu kadar.

Konu nedir? Archangel, isminden de çağrışım yapabileceği gibi içinde melekler, kötü güçler, manastırlar olan bir konu. Anlatayım efendim...

Michael, gecenin bir yarısı evine giderken müziği son ses açmış, radyoyu karıştırır. Muhtemelen kafası da dumanlıdır. Karşı yönden aynı onun gibi son hız bir kamyon gelmektedir. Fakat kaderi kim bilebilir ki? Bir süre sonra aynı anda bir virajı alırlar ve ölümüne bir kaza yaşanır. Michael arabadan fırlar ve yolun ortasına serilir...

Saatler, günler veya aylar sonra, belki de aynı sırada iki rahip bir manastırda konuşuyorlardır. Mekanın bizim dünyamızda bir yer olmadığı kesindir. Biri diğerine seçilmiş kişinin sonunda geldiğinden bahseder ve nerede olduğunu sorar. Diğeri uyuyor der ama ilkinin ne demek istediğini anlayıp uyandırmaya gider. Rahip tam kapının önüne geldiğinde içerden Michael çıkar, rahip ona kendisiyle birlikte gelmesini söyler, giderler. Anlattıkları hikaye ilginçtir.

Manastır yıllarca huzur içinde yaşamıştır. Fakat bundan 500 yıl kadar önce dengeler bozulmuş ve çeşitli gariplikler yaşanmaya başlamıştır. Lord Of Light (Işığın efendisi :) manastırdakilere seçilmiş kişiden bahseder o yıllarda. Konuşan rahibin babası, dedesi, onun dedesi seçilmiş kişiyi bekleyerek hayatlarını harcamışlardır. Seçilmiş kişiyse Michael'dan başkası değildir.

Lord Of Light, seçilmiş kişi için özel bir kılıç tasarlamıştır; Sword Of Light. En kötü iblisleri bile öldürebilecek denli güçlü bu kılıcı Michael'a verirler. Amaç bellidir, dünyayı ve manastırı kurtar Michael! Gayet uzun ve dramatik bir şekilde anlattığım konu gayet klişe biliyorum. Ama yine de oyuna güzel yansıtılmış ve eğer böyle bir oyundan hoşlanıyorsanız sevmemeniz için bir sebep yok.

Oyunumuz bir Third Person fighter ve oyunda kılıç, balta, ok-yay ve büyüden başka bir silah kullanmıyorsunuz. Kontroller oldukça basit, Mouse ile atak yapıyorsunuz. "I" tuşu ile envanterinize ulaşıyorsunuz. Quest'lerinizin yazıldığı günlüğünüz vs. burada bulunuyor. Yeteneklerini geliştirdiğiniz kısım da yine envanteriniz de bulunuyor. Bunun dışında farklı bir tuş yok. Oyunun başında manastırda kılıcı aldıktan sonra nasıl kullanacağınızı falan anlatan bir antreman yapıyorsunuz. Ama hiçbir zorluk yok sadece atak yapıyorsunuz o kadar.