Zombiler, ucubeler, hortlaklar… Hollywood sektörü, tiyatro ve romanların yıllardır işlediği olmazsa olmaz konulardan. Aslında o amaçla yazılmasa ve temelde bilim kurgu da olsa; “zombi” kavramının yapıtaşı olarak Mary Shelley’in 1818’de kaleme aldığı “Frankenstein” hatırlanır.

Roman da; bir tıp öğrencisinin ölü insan organlarını bir araya getirip, elektrik yardımıyla hayat verdiği ucubedir o. Fakat; bu öğrenci bilemeden reel dünya da büyük bir izleyici kitlesi ve gelir kapısı olacak fitili de ateşlemiştir… Akabinde; roman, sinema ve tiyatro perdelerine sadık bir şekilde hizmet etmiştir, Frankenstein önderliğinde ki zombiler…

Ve sonraları yapımcılar, ucu açık ve işlevselliği çok geniş olan zombileri video oyunu olarak da biz oyuncuların beğenisine sundular. Daha çok korku-gerilim türünde ki yapımlarda boy gösteren ucubelerimiz zaman zaman komedi unsuru dahi oldular. 2006’da çıkan “Stubbs The Zombi” hatırladığım kadarı ile tebessüm ettiren diyaloglara, ince esprilere sahipti. Korku-gerilim, aksiyon türünde ki yapımlara örnek ise gerçekten çok fazla: Half-Life, Silent Hill, Resident Evil, Serious Sam, Painkiller, Doom serisi şimdilik aklıma gelenler.

Bu furya da son dönemde en çok ilgi çeken yapım ise şüphesiz Valve Sofware’in geliştirdiği 2008 Kasım ayında XBOX ve PC’lerimize konuk olan Left 4 Dead. Akıcı, bağlayıcı hatta belli bir senaryo modu olmamasına karşın; çoklu oyuna getirdiği özellikler ve co-op destekli campaign modu sayesinde hatırı sayılır oyuncu kitlesini kendine bağladı ve kısa sürede popülerleşti. Devamının olacağını tahmin etmek abes değildi ve beklenen oldu. Oyunun ikincisi sadece bir sene sonra 20 Kasım 2009 tarihi ile tekrar PC ve XBOX versiyonu ile huzurlarımız da…

Left 4 Dead 2’ye geçmeden evvel; yapımcı Valve Software hakkında da 1-2 kelam etmek istiyorum müsaadenizle. 1996 kuruluşlu firmayı; uzun soluklu ve iz bırakan yapıtları ile tanıyoruz. Firmanın ilk oyunu; hali hazırda çoğu otorite için gelmiş geçmiş en iyi video oyun olarak gösterilen Half-Life serisi ve onun bir modu olarak yayımlanan, yapımcıların başarısını; “sürpriz” olarak değerlendirdiği, bir döneme damgasını vurmuş ve ana oyunu zaman zaman gerisinde bırakmış Counter-Strike… Çoklu oyuncu tutkunlarına kazandırdığı Team Fortress serisi de unutulmaması gerekenlerden.

Sabırsızlanıyorsunuz, farkındayım. Öyleyse buyurun, oyunun içerik olarak Left 4 Dead 2’mi yoksa Left 4 Dead Expansion Pack’mi olduğuna beraber bakalım…

YENILENMIŞ KURTULUŞ TAKIMI
Left 4 Dead 2 duyurulduğun da aslında herkes sempatik ve karizmatik Bill, Francis, Louis, Zoey dörtlüsünden vazgeçilemeyeceğini, onların değişmeyeceğinden emindi. Özellikle üniversite öğrencisi kızımız Zoey hayranları… Fakat; Valve Software karakterler de değişime gitti ve onların yerini Nick, Ellise, Coach ve Rochelle aldılar. Bu ilk intiba da hayranlar tarafından hayal kırıklığı olsa da demo ile beraber yeni karakterlere de uyum sağlandı…



Karakterlerin görünüm ve biyografileri dışın da oyunu etkileyebilecek bir özelliği yok. Yani her karakterin ayrı ayrı kurtuluş mücadelesine etki edecek güçlü ve hassas noktaları yok. Dev cüssesi ile futbol koçu olan Coach’un yaptığını, çıtı pıtı bir haber muhabiri olan Rochelle’de rahatlıkla yapabilmekte. Bence karakterlerin de kendine has özelliklerinin olması strateji, taktiksel bilgileri daha fazla kullandırır ve oyundan alınan hazzı arttırabilirdi. Fakat serinin devamın da böyle bir sınıflandırmanın yapılacağını düşünüyorum. Valve Software de sanırım, oyun geliştirilmesi hususunda acele etmek istemiyor, zamana yayıyor.

Yapımda karşınıza çıkacak özel zombilerden bahsedelim biraz;

Tank: Ultra terbiyesizlik! Left 4 Dead 2’de de kurtuluş takımının canını en çok sıkan ve en tehlikeli özel zombidir. Yürürken sebep olduğu yer sarsıntılarından yakında olduğu anlaşılır. Ayrıca; Left 4 Dead 2’de bir yüz makyajı geçirmiş olup modellemesi değişmiştir. Çözüm olarak; Molotof kokteyl ile yakıp tahrip gücü yüksek silahlarla seri hareket ederek atış yapılmalıdır. Boomer’ın kusmuğu da bu dev ucubenin üzerine atılıp diğer zombilerin işi kolaylaştırılmalıdır.



Smoker: Left 4 Dead 2’de makyajlanan başka bir özel zombi. Artık yüzü tamamen tümörlenmiştir. Arkasından yeşil kabarcıklar bırakır. Tanımlamak gerekirse; tek kelime ile sinsi ve kamufle uzamanı. Çoğu zaman varlığını; vücudunuza saran dili ile fark edersiniz. Ve sizi çekip bir güzel pataklar ta ki bir arkadaşınız yardımınıza koşana kadar. Çözüm ise elbette ki uzak mesafe silahları kullanmaktır.



Hunter: Özel zombiler arasında en hızlısı. Left 4 Dead 2’ de montunun ve pantolonunun paçalarını yırtmıştır. Sanırım daha karizmatik görünmek istiyor. Boşuna çabalamasın, kusura da bakmasın ama bu hali ile hiçbir kız dönüp te bakmaz buna. Uzun mesafelere sıçrayabilir ve tırnakları ile sizi parçalar. Çıkardığı hırıltılardan yeri anlaşılabilir.

Boomer: Hantal, şişko. Ayrıca; Left 4 Dead 2’de dişisini de eklemişler bunun. Örgülü saçları ile dolaşmaktalar. Geğirmeye benzer sesler çıkararak dolaşır. Özel zombiler için de ateşli silahlara karşı en dayanıksız olanıdır. Aniden karşınıza çıkışları ile etkiler ve üzerinize kusarak birkaç saniyeliğine görüntünüzü yeşile boyar ve bulanıklaştırır. Ve diğer zombiler Boomer’ın kustuğu karaktere doğru saldırıya geçerler. Yakın mesafeden öldürmemeye özen göstermelisiniz. Çünkü; patlayarak yok olur ve bu sağlığınızın azalmasına sebep olur.



Jockey: Left 4 Dead 2’ye özel enfeksiyonlumuz. İsmi ile müsemma yaratığımız. Lakin sağ kalanları tıpkı bir jokey gibi sürmektedir. Sinir bozucu kıkırdamaları ile kulağınıza çalınır. En küçük special infected’dir. Buna rağmen hızlı, dayanıklı ve Hunter kadar olmasa da yükseğe sıçrar. Kurbanının üzerine binerek hızlı bir şekilde sağlığını azaltır aynı zaman da nereye gitmek istiyorsa oraya sürükler. Bir tank veya Charger ile ikili oldular mı ilgili insan karakterin ruhuna okutabilir.

Charger: Bir başka Left 4 Dead 2 enfeksiyonlusu daha. Enfeksiyonun, zombi aleminde de “çirkin ördek yavrusuna” dönüştürdüğü türünü koyamadığım ucube. Ömrü hayatı boyunca Tank adlı silindire özenecek zombi. Kurtuluş safı tarafından kızıştırılarak zombilere karşı kullanılabilir aslında.



Şaka bir yana; Charger’ın sağ kolu Tank’ın kolları ile aynı kuvvet ve işlevsellikte fakat gelin görün ki sol kolu Jockey’in sol kolu kadar bile işe yaramamakta. Sanıyorum ki az da olsa denge prensibi adına var o kol orada. Charger’lar Tank’dan sonra hasar potansiyeli en fazla olan zombimiz. Eğer tüm sağ kalanlar bir ihtimal aynı hizada dizilmişlerse bu vatandaş bowling topu gibi gelip tüm lobutları devirerek strike yapar; üzerine bir de en son da duranı ise yere çalar.



Spitter: Genel anlam da hizmeti iyidir. Çok iyi mantı açar, kıymalı böreği ise enfestir. Fakat, mücadele alanın da aşırı pasiftir. Versus mod da şansına bu ucube düşen oyuncu oturup karaları bağlamamalıdır, gün doğmadan neler doğar! Mutlaka bir özel enfeksiyonlu ile birlikte hücum etmelidir. Ayrıca; özel enfeksiyon isminin en çok sırıttığı zombidir.

Witch: Görünüşü, sesleri, hareketleri ile oyunda belki de saf korku öğelerini en iyi yansıtan karakterdir. İlk oyunda oturur vaziyette olan bu özel zombimiz L4D2’de ise ayaklanır olmuş. Artık biz onu değil, o bizi buluyor. Özellikle uzaktan duyulan ağlama sesleri, ürpertici uğultular belki de zombi kısmında en iyi ses efekti bu zombimize ait.

Witch; görüldüğün de rahatsız edilmediği zaman hayli zararsız. Fakat gözüne gözüne fener tutup, biçimine kurşun sıkarsanız o ağlak kadınımsı birden bire atlet kesiliyor ve sizi büyük bir ihtimalle yakalıyor. Ve tırnaklarından tattırıyor. Görüldüğün de selam bile verilmemesi gerekendir.



Özel zombilerimiz de bunlar. Fakat; oyunda her campaign de diğer basit zombilerden de farklı olan bir zombi çeşidi daha ortaya konmuş Valve tarafından. Mesela Dead Center’da bulunan Hazmet kıyafetli zombileri görmüşsünüzdür. İşte üzerlerinde ki ateşe dayanıklı giysi sebebiyle bunlar Molotof kokteyl ve yanıcı mermilerden etkilenmiyor.

Şarşörlerinizi Doldurun, Hadi Zombi Avlamaya!

Left 4 Dead 2(L4D2, aklınızda bulunsun bundan sonra kısaltacağım) bazı sorunlar sebebiyle biraz meşakkatli bir yükleme süresinin nihayetin de sisteminize kuruyorsunuz. Bildiğimiz üzere oyun birincisi gibi Steam üzerinden oynanmakta. Bu sebepten dolayı; öncelikle bir Steam hesabına sahip olmalısınız fakat endişe etmeyin; zaten yükleme esnasında bunu kolaylıkla gerçekleştiriyorsunuz.

Sabırsız bir bekleyişin ardından sol eliniz W,A,S,D tuşlarına sağ eliniz de fareye hakim(Bu arada videonun verdiği adrenaline dayanamayıp, istemsiz bir refleks ile herhangi bir tuşa basma ihtimaliniz var ise lütfen bu pozisyon da izlemeyin introyu. Aksi halde büyüyü bozmuş olursunuz.) bir şekilde kısa ama aksiyon dozajı yüksek ve tamamıyla oyuncuyu oyunun atmosferine sokabilen harikulade bir açılış videosu izliyoruz tıpkı L4D’de ki gibi. Sonrasın da ise menümüze ulaşıyoruz. Ve ana menüden itibaren değişikliği fark edebiliyoruz.



Bu arada arkaplan da çalan müzik L4D’e nazaran daha profesyonel, özellikle kemanın tellerine dokunularak şuursuz bir şekilde çalınıyormuş hissi veren bir kısım var ki müziklerde; o parçayı bir şekilde kaydedip gece uyumadan önce loş bir oda da dinlemeye kalksanız sabaha kadar uyuyamazsınız. O derece, inanılmaz etkileyici ve ürpertici olabilen bir tını…

Hayatta Kalmak İçin Tek Şansın; Takımın!

İşte, L4D2’nin çekirdeğini oluşturan campaign modu…
Bu modu belirlediğimiz arkadaş grubuyla, onbinlerce kişinin bulunduğu çevrimiçi mod ile ya da istersek Steam’de ki grubumuzla oynayabiliyoruz. Herhangi birini seçtiğimiz de ise görülen bir lobiye giriyoruz veya direk oyuna katılıyoruz. Zorluk seviyesini ve ilgili filtreleri yaptıktan sonra; Rochelle, Nick, Coach ve Ellisden oluşan 4 farklı hayatta kalandan birini seçiyoruz. Eğer arzu edersek kendimiz de bir lobi oluşturup o lobinin tüm kurallarını ve filtrelerini kendimiz belirleyerek çevrimiçi yoldaşlarımızı beklemeye koyuluyoruz.

L4D 2’de her co-op çoklu oyunculu oyun da olmayan bazı özellikler mevcut. Mesela; Bir oyuna başladınız diyelim. O ara telefonunuz çaldı; işte tam o sırada siz oyunu kapatmak durumunda kalmıyorsunuz ve karakterinizi tek tık ile yapay zekâya emanet edip rahatça görüşmenizi ve diğer işlerinizi yapıyorsunuz. Bir diğeri ise oyundan amiyane tabir ile oyundan şutlama özelliği, bu özellik sayesinde oyunu düzgün oynamayan, oyuncuların huzurunu bozan bir oyuncunun oyundan atılması için oylamaya sunuluyor ve ‘evet’ diyenler çoğunlukta ise o kişi kendini biranda ana menüde buluyor. Çok hoş düşünülmüş ince bir detay. Tebrik etmeli burada Valve’ı…

‘Campaign’ modu, L4Dden bir fazla olarak 5 görev ve bu 5 görev de beşer kontrol noktasından oluşmakta. İlk oyunu bilmeyenler için ilerleyiş ve gayeden bahsedersek; 4 kişi co-op bir şekilde göreve başladığımız noktadan önümüze çıkan tüm zombileri ve özel zombileri vurarak 5. kontrol noktasının ardından bulunduğumuz bölgeden kurtulmak. Eee, tabii bu öyle kolay değil efendim. Gerekli mühimmat ve sağlık paketlerini aldıktan sonra bir sonra ki kontrol noktasına kadar aksiyon, gerilim ve biraz da korku ile ilerlemeye başlıyorsunuz. Zombiler her yönden gelmeye başlıyor. Hatta öyle zamanlar oluyor ki etrafa pek bakmadan önde, arkada, sağda, solda hareket eden kim varsa “sobe” demeye başlıyorsunuz.



Oyun, 1 görev içinde ki 4 kontrol noktasının her birine girdiğiniz anda kendini kayıt ediyor ve 5. kontrol noktası ile görevi başarmış olup bir şekilde kendinizi ilgili şehirden kurtarıyorsunuz. Ayrıca; bir dahaki sefer ölürseniz oyuna bu kayıt noktalarından başlıyorsunuz. Bu odalar sınırsız bir cephane, silah, sağlık paketi ve ağrı kesici haplar ile tam bir mühimmat deposu. Ve bu odalara kesinlikle zombiler giremiyor, kapısı kapalıyken elbet. Bazı bölümler oluyor ki zombilerin şehre sığmadığını düşünüyorsunuz. Sizin daha, güvenli odadan çıkmanızı beklemeden odanın kapısına üşüşüp ellerini kollarını demir parmaklıklardan sokup size ulaşmaya çalışıyorlar. Siz de haliyle bu keklikleri aman zombileri avlıyorsunuz.

Oyun da tıpkı ilki gibi çok dikkatli ve stratejik ilerlemek gerekiyor. Hatta L4D2’ye eklenen yeni silahlar, yeni özel zombiler ve daha korkutucu tasarlanmış mekânlar ile artık kurtuluş daha da zor. Gruptan bir defa koptunuzmu, özellikle 4. kontrol noktasından sonra sonu ölümle tamamlanıyor. Fakat çevrimiçi co-op oynadığınız için diğerleri oyuna devam etmekte. Haliyle 4 kişi bile inanılmaz bir efor ile mücadele verirken sadece bir kişinin kaybı bile, hatta bırakın kaybını ağır derece de yaralanması bile oyunun gidişatını aleyhinize çeviriyor. L4D2’ de sağlığınız düştükçe ona göre de hızınız ve sıçrama mesafeniz giderek azalıyor. Bu durumda olan takım üyesine diğer takım arkadaşları sağlık paketini hiç tereddüt etmeden verebiliyor. Eğer ki bir karakterin sağlığı tamamen biterse, o kişi yer de kalıyor ve sadece tabancaları ile zombilere karşı koyabiliyor. Bu durumda ikense sağlığı 300HP’den hızla aşağı düşüyor. İşte bu bar tamamen bitmeden takım arkadaşınız sizi yerden kaldırırsa o zaman oyuna 20HP’lik sağlık ile devam edebiliyorsunuz.

Bu arada; L4D de olmayıp yanımıza eklenen bir teçhizat da elektroşok cihazı. Bunu takım arkadaşımız öldüğü vakit bir seferliğine kullanıp kendisini %50 sağlık ile oyuna döndürebiliyoruz. Yalnız bu cihaz bir el de yalnızca bir kişi kullanılabiliyor. Onun haricin de başka bir yeni eklentimiz de adrenalin iğneleri. Bu iğneler bizi olduğumuzdan daha hızlı hareket ettiriyor bir de sağlığımızı kısa zaman için arttırmış oluyor.

Silahlarımız ise ilk oyundan tanıdığımız Uzi, M-16 colt otomatik tüfek, tabanca, otomatik ve manuel pompalılarımız, avcı tüfeğimiz bizimle. Bunun üzerine Desert Eagle, Glock, susturuculu Uzi, SCAR yarı-otomatik hafif piyade tüfeği, AK-47 ağır piyade tüfeği, yarı-otomatik bir dürbünlü silah ve en yeni ve dikkat çekici özelliğimiz tam bir tank savar olan Granade Launcher… Yeni eklenen silahlar arasında. L4D2’nin bir başka yeniliği ise yakın dövüşlerde. Neredeyse her türlü, delici, kesici, kırıcı sağlam aracı kullanabilmekteyiz.



Yapay Zeka ile de Takım Olunmaz ki!

İlk oyundan bilindiği üzere L4D2’de de bağıntılı ve akıcı bir hikâye örgüsü bulunmamakta. Tüm modlarda co-op şeklinde ilerlememiz gerekmekte. Tekli oyunculu mod ise campaign modunun yapay zekâ ile omuz omuza hayatta kalmaya çalıştığımız bölümü. Bu bölüm campaign’den farklı olarak siz öldüğünüz vakit son kayıtlı yerden başlıyor. Evet, başlıkta da söylediğim üzere internet tabanlı co-op bir oyun da ne kadar ultra-über bir yapay zekâ da olsa bir insanın yerini alamayacağı için AI ile takım olmak yeterince düşündürücü ve keyif verici değil. Peki bu modu Valve süs olsun diye mi koymuş, oynanmaz mı yani? Oynanır elbet.

Mesela kimler oynayabilir bu modu? Yurt derdinden kurtulup, yeni eve çıkmış hâlihazır da internet hizmetini de henüz alamamış bir üniversite öğrencisi oynayabilir. Veyahut; İstanbul’dan Sakarya’ya otobüs yolculuğu yapan kablosuz bağlantıdan yoksun dizüstü bilgisayar sahibi kimse için de biçilmiş kaftandır bu mod.



Bu mod da yapay zekâ ile yönetilen takım arkadaşlarımız tatlıya tuzluya pek karışmamakta. Zombileri öldürme işini ise biraz ekâbir ruh hali ile yapmaktalar. Molotof kokteyl, pipebomb falan atamadıklarını da söyleyeyim. Onun harici campaign modun da bahsedeceğim her işi yapabiliyorlar. Hayır yani, anlayamıyorum bu olayın esprisini, yapay zekâ çatır çatır M-16 kullanırda nasıl kısmen çok daha kolay olan molotov kokteyli ateşleyip fırlatma işini yapamaz, nasıl bir kod mantığıdır bu? Ayrıca yapay zekâya taktik de veremiyoruz maalesef.

Sığ gelen zombi saldırıları karşısın da oldukça etkili olup sizin hayatınızı dahi kurtarabilen yapay zekâ, iş karıştımı devreleri yakıyor ve taktik işini bir insanın zekâsı kadar iyi yapamıyor. Ve genelde zorlayıcı olan campaignlerin son kontrol noktalarını tekrar tekrar oynamamıza vesile olabiliyorlar. Bu arada yapay zekânın artıları yok mu? Elbette ki var. Mesela insanlara özgü sevimsiz hisleri taşımıyorlar. En basitinden bencillik yok. campaign modun da çok düşük sağlık seviyesinde olup yüksek sağlık seviyesin de, bir de yedek sağlık paketli arkadaşınızdan sağlık paketi ile bizi tedavi etmesini istediğiniz de övgüler düzmeden, pohpohlamadan almanız zor oluyor çoğu zaman. Hatta bazı kimseler sağlık paketini vermiyorlar bile.



Genel olarak bakıldığın da türevleri oyuna göre çok daha iyi bir yapay zekâ var. Özellikle yön bulmakta ve özel zombilerin geliş yönünü tahmin etmekte çok başarılılar. Bunlardan peki sizin nasıl haberiniz oluyor. Elbette ki söylenenlere kulak vererek. Yani oyunda ki haritanız yapay zekâ olabilmekte… Oyunun bu bölümü için aktarılacak çok fazla bilgi yok. Zaten esas olayımız da bu değil, tamamıyle çevrimiçi ve LAN tabanlı campaign modu…

GERÇEK, DAHA NE KADAR GERÇEK?
Evet, L4D2 neredeyse her oyuncuyu mutlu edecek, her keyfi ehliyebilecek bir yapıya sahip. Campaign modu ve single player modu size daha basit gelip “ben kalburüstü bir oyuncuyum!” diyorsanız buyurun sizi realizm moduna alalım:

Bu mod yine sadece çevrimiçi şekilde oynanabilen bir mod. Campaign modunun daha zorlaştırılmışı. Şöyle ki; bu modda artık hiçbir teçhizatın gölgesini göremiyorsunuz yani her masaüstüne, her köşe başına teçhizat/sağlık kiti bulmak umudu ile bakmalısınız, haritayı ezberlemeniz de tek başına yetmiyor maalesef. Çünkü oyuna da ki “AI Director” isimli uygulama sürekli olarak teçhizatların yerlerini de değiştiriyor. Ve aynı bölümde öldüğünüz de o kontrol noktasını yeniden oynamak istediğiniz de daha önce orada olan silahları yerlerinde bulamıyorsunuz. Buna ek olarak duvarların arkasından arkadaşlarınızın siluetlerini de görememektesiniz. Haliyle gruptan birinin yardımına gitmeye kalktığınız da yerini ancak oyunun chat penceresi ve mikrofon yardımı ile belirleyebiliyorsunuz.

Bu modda kurtuluş takımının çok daha fazla etkileşimli olması şart. Ancak öyle başarılı olabilirsiniz bu bölümde. Her zaman oynadığınız veya oynayış stilini iyi bildiğiniz ve gerçek bir takım olarak mücadele edebildiğiniz arkadaşlarınızla oynamanızı öneririm. Aksi takdir de sinir harbi yaşamak ve başarı yerine, baş ağrısı sahibi olabilirsiniz…

Survivors vs Special Infecdet(Versus Mod)

L4D’de de olan bu mod ise; kesinlikle oyunun en çok rehabet gören bölümü denilebilir bu mod için. 5 adet campaign haritasından bir bölüm seçiliyor ve bir takım enfeksiyon kapmış zombileri yönetirken kurtuluş takımı ise bölümü bitirmeye gayret ediyor. Burada Witch hariç diğer tüm özel zombilerimizi yönetebilmekteyiz. 8’e 8 maçlarda özellikle bu modda çok çekişmeli mücadelelerin geçtiğini söyleyebilirim. Burada önemli olan; kurtuluş tarafının taktik uygulamasından ziya de enfeksiyonluların nasıl bir yol izleyeceği. Mutlaka ama mutlaka Boomer veya Spitter ile kurtuluş takımın üzerine tek başına gidilmemeli.

Survival Mod

Bu modumuz da ilk oyunda olmayanlardan. Ve haliyle bu da çevrimiçi oynanmakta. Survivol modunda muhteşem 4’lümüz yine bizimle. Bu mod da ki görev gittikçe çoğalacak zombi saldırılarına karşı belli bir süre dayanmak. Bunun için bir harita seçiyoruz. Sonrasın da ise iş stratejiye kalmış oluyor. Harita da bulunan zombi istilasının yoğun olacağı tahmin edilen yerlere benzin bidonu, oksijen tüpü, piknik tüpü gibi yakıcı maddeleri serpiştiriyoruz. Tüm takım elemanları hazır olduğunda ise alarm veriliyor ve zombi istilası başlıyor.



Scavange Mod

Serinin ikinci oyunun da yeni eklenen ve güzel bir fikir olan bu modu oynaması alıştıktan sonra keyif verenlerden. Özel enfeksiyonluları/zombileri kontrol ettiğimiz ikinci oyun modu bu. Haritanın ortasında bir motorlu araç mevcut. Ve oyun alanının çevresine serpiştirilmiş benzin bidonlarını alıp bu motorlu araca döküyoruz. Ve bu şekilde puan kazanıyoruz.

Yalnız tüm bunları yaptığımız süre zarfın da bir buçuk dakikalık bir süreölçer geriye sarmakta. Ayrıca; bu işleri sahil kenarın da turlarmış gibi rahatça yapamıyoruz. Karşımız da bizi durdurmak için bekleyen 4 kişilik bir zombi takımı mevcut. Bu bir buçuk dakikalık süremiz bitince bu sefer biz zombileri kontrol ediyoruz onlar aynı şekilde benzinleri dökerek puan almaya çalışıyor. Ve 3 raundun ikisini alam 4’lü maçı kazanmış oluyor.

Kısa, Kısa Kısa AI Director

Oyunun tüm modlarından ve campaign modunda da genel itibariyle oynanabilirlikten bahsettik. Oyun da ilk oyunda ki gibi AI Director kullanılmıştı fakat bu kez daha gelişmiş olarak geliyor. İlk oyun da sizin başarınıza göre zombilerin yoğunluğunu, geliş yerlerini ayarlayan AI Director; bu kez nesnelerin ve teçhizatların da yerini değiştiriyor. Yani ölüp, tekrar dirildiğiniz de aynı teçhizat ve ekipmanı yerinde bulamayabilirsiniz.

Zaten oyun da özellikle özel zombilerin(basit zombilerin zekâsı yok gibi intihar bombacısı gibi üzerime saldırıyorlar hepsi bu.) yapay zekâsı görülmeye değer. Mesela; Charger açık alanları mükemmel kullanıyor, Smoker gizlilikte çok başarılı otların, kayaların ardında başarılı bir şekilde kamufle oluyor. Boomer ise açık ve büyük alanlar da görüş alanınıza çıktımı hemen kendini dar koridor veya mekânlara atıyor. Çünkü; öyle olduğunda daha tehlikeli olacağını biliyor! Açıkçası kalabalık bir zombi ordusu olmadımı bu ucubeyi tek yakalamanız zor. Yine Hunter sizi çatılardan, duvarlardan, yüksek çıkıntılardan uzun süre takip edip, saldırmak için fırsat kolluyor. Açıkçası; oyunda zombilerin yapay zekâsı oynanabilirliği arttıran etkenlerden.

Oyunun bitirme süresi de gerçekten doyurucu. Yaklaşık 10-12 saat sürebiliyor. Elbette bu söylediğim advanced seviyesin de… Tekli oyunculu oynarsanız bu takım arkadaşlarınızın yapay zekâsı nedeni ile daha da uzamakta. Bu arada bu oyunda da yine 4 adet zorluk seviyesi bulunmakta bunlar; easy, normal, advanced ve expert. Açıkçası başarılı bir FPS oyuncusu olup ortalamanın üzeriyseniz ve daha evvel L4D’i oynamışsanız bu oyuna advanced hatta expert zorluk seviyesinde başlamanız oyundan daha fazla keyif almanızı sağlayıp daha tatmin edici bir oyun süresi sağlayacaktır. Zaten oyunda bulunan farklı modlar, yardımlaşma, strateji, etkileyici tasarlanmış ve sizi oyunun içinde hissettirecek mekânlar ile oyundan sıkılmanız gerçekten çok zor, özel çaba gerektiriyor özetle…

GRAFIK VE SESLER
Bilindiği üzere L4D2’yi birinci oyun ile karşılaştırınca genel anlam da grafik kalitesi farkı çok fazla değil. Hatta çok ufak detaylar harici grafikler benzer diyebilirim. Fakat birincisine göre zombilerin parçalanma efektleri çok daha gerçekçi ve çeşitli olmuş. Mesela; bu bölümde parçalanmış zombilerin bazı iç organlarını ve dokuları daha net ayırt edebiliyoruz. Buna bağlı olara oyunun kan efektlerinde bir artış olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Oyun çok daha kanlı olmuş birincisine göre. Aynı zaman da alevlerin de geliştiğini görmek güzel.

Fakat, yıllanmış şarap Source Motoru’nun asıl becerisini ise karakter modelleme, çevre modelleme ve gölgelendirme de görüyoruz. Mesela aşağıda ki görsel de Rochelle’in yüzü kusursuz görünüyor, etkileyici.
Eski bir grafik motoru olmasına karşın karakterler, zombiler asla köşeli değiller. Buradan da ise kullanılan polygon sayısının ne kadar fazla olduğu anlaşılıyor. Çevre modellemesi, karakter modelleme ve gölgelendirmeler kesinlikle harikulade. Burada da Valve kesinlikle iyi bir iş çıkarmış. Oyunda bulunan birbirinden güzel campaign haritalarının hepsi çok başarılı hazırlanmış, üzerinde uğraşıldığı belli. Özellikle “Hard Rain” bölümün de tam bir görsel şölen sizleri bekliyor sert yağan yağmur ile birlikte.

Oyun da gözü rahatsız edecek bir grafik bug’i ile karşılaşmadım. Yalnız; nasıl atlarlar bilemiyorum karakterlerimiz birbiri içinden geçmekte! Bu biraz hayal kırıklığı oldu. Öte taraftan Boomer’ın kusmuğuna veya bir zombi kanına boyanmış olan takım arkadaşlarınızı görünce grafik motorunun da hakkını vermek zorunda kalıyorsunuz.

Fiziklere geçersek; fizik motoru bildiğiniz üzere Havok Fizik Motoru’nun Source ile geliştirilmiş hali. Zombilere ateş ettiğiniz de fizik kurallarına uygun şekilde yara alıyorlar. Ve yine fizik kurallarına uygun şekilde, etkiye gerçekçi bir tepki verebiliyorlar. Mesela bir pompalı tüfek ateşi ile bir makineli tüfek ateşinin verdiği zarar aynı olmuyor. Yakın dövüşler de zombileri ittiğiniz de fizik kurallarına uygun şekilde yalpaladıklarını veyahut itme şiddetinize göre yere serildiklerini göreceksiniz.

Optimizasyon, tek kelime ile mükemmel. Yahu şu Valve büyücü gibi. 5 senelik bir grafik motorunun bu kadar iyi görseller vermesi bir de üzerine böylesi mükemmel optimizasyon gerçekten şaşırtıcı. Oyunu, 1680*1050 çözünürlük; AA 16X CSAA’de, AF 4X’de, V-Sync ve render açık, tüm detaylar en yüksek seviyede, en kalabalık sahneler de bile 40 FPS’nin altına hiç düşmedim.

Seslerin de grafiklerden kalır yanı yok. Hatta bir adım önde diyebilirim. Gerilim, korku, tedirginlik…Oyunda iken adrenalinizi yükseltecek her bir ses efekti ve müzik mevcut. Özel zombilerin homurtuları, çığlıkları, Witch’in küçük bir kız çocuğu gibi ağlama sesinin yankılanması, Jockey’in kıkırdamaları, kurtuluş takımının korkularını heyecanlarını ve gerildiklerini çok iyi yansıtan sesli tepkileri, ses efektleri. Fısıldaşmalar halinde birbirini uyarmaları. Oyuna farklı tadlar katmış… Silahların da orijinal ses efektleri mevcut. Mesela bir AK-47 ateşlendiğin de tüm şehri ayağa kaldırırken, Susturuculu otomatik silahımız ise, sessiz sedasız iş bitirmekte.