Gunganlar, Naboo gezegeninin doğal yerleşimcileridir.

Uzun süreler boyunca nefeslerini tutma kapasitesine sahip olan ciğerleriyle amfibik bir ırk olan Gunganlar, hem su da hem de karada yaşayabilirler.

Bir kaç farklı türü olmasına rağmen, Gunganlar genellikle aynı fiziksel özellikleri taşırlar. Uzun ve sakar görünümlü insansılar şeklindedirler. İskelet yapıları çok esnektir ve sert kemik yerine, kıkırdağa benzer bir maddeden oluşmuştur. Bu da yüzlerinin çok ifadeli olmasını ve vücutlarının hasara dayanıklı olmasını sağlamıştır.

Gunganların, yüzmek için güçlü bacak kasları vardır ve uzun yelken benzeri kulakları da onlara yardımcı olur. Dört parmaklı elleri ve üç parmaklı ayakları vardır. Dişi ve erkek Gunganlar arasında çok belli bir görünüm farkı yoktur. Dişiler, biraz daha ufak yapılı ve daha ince yüzlüdür. Uzun kulaklarını genellikle başlarının arkasında bağlarlar.

Gunganların uzun ve kaslı dili, Naboo bataklıklarından diğer amfibikleri yakalayıp yemelerine fırsat vermektedir. Dişleri büyük ve kuvvetlidir, kabuklu deniz hayvanlarının kabuğunu kırabilecek güçtedir. Geniş burun delikleri, su altı yolculuklarında tamamen kapanmaktadır. Bir çok kişi Gunganları, ilkel olarak nitelendirirken, aslında bu ırk çok gelişmiş ve eşsiz bir teknoloji geliştirmiştir.

Yapıların ve araçların ana yapılarını yetiştirmekte ve onları artistik ilhamlar ve organik çizgilerle süslemektedirler. Bu yüzden Gungan teknolojisi, sıvımsı ve keskin hatlardan oluşmayan bir görüntüye sahiptir.



Gunganların teknolojisinin güç kaynağı, Naboo okyanuslarının derinliğinden çıkarılan esrarengiz bir beyaz-mavi enerji maddesidir. Bu plasmik materyal Gungan silahlarının da temellerini oluşturmaktadır. Gunganlar, enerji alanı teknolojisini bir çok şekilde kullanmaktadır.

Su altı şehirleri, hidrostatik alanları, büyük atmosfer kabarcıkları yaratmakta kullanır. Buna benzer olarak Gungan askerleri, blaster atışlarını yansıtacak güce sahip koruyu enerji kalkanları yaratan portatif araçlar taşırlar, Büyük savaşlarda, dev Gungan kalkan jenaratörleri, laser ışınlarını ve fiziksel objeleri, kinetik enerjiyle durdurabilen büyük bir kalkan enerji şemsiyesi yaratırlar.

Bu teknolojiye sahip olmalarına rağmen, Gunganlar ulaşım için hala hayvanları tercih etmektedirler. En çok kullandıkları binek hayvanı ise, kanatsız bir sürüngen olan Kaadu’dur. Gunganlar bu hayvanı, tüylerle süsleyerek, savaşa gider. Diğer bir favori binek hayvanı, büyük, inatçı falumbaset’dir. Ağır yükler için, Gunganlar, dokuz metre uzunluğunda, dört ayaklı bir bataklık kertenkelesi olan fambaa’yı evcilleştirmişlerdir.

Gunganlar, Büyük Gungan Ordusu adını verdikleri, kalabalık bir silahlı kuvvetlere sahiptir. Bu askerler, plasma enerjisi fırlatabilen cesta, electropole ve atlatl silahları taşımaktadır. Gunganlar, Boss Nass ve onun Temsilciler Konseyi tarafından yönetilmektedir. Gezegenin insan yerleşimcileri ile aralarındaki ilişkiler pek iyi değildir. Bir çok Naboo’lu, Gunganları ilkel olarak değerlendirmekte ve aşağı görmektedir. Gunganlar da buna karşılık olarak, onlarla her türlü kontaktan kaçınmaktadır.

Ticaret Federasyonu Naboo’yu işgal ettiğinde, Boss Nass, çatışmadan uzak kalmayı tercih etmiştir. Gunganların izolasyonunun, onları yüzeyde olanlardan koruyacağını düşünmüştür ama yanılmaktadır. Ticaret Federasyonunun orduları bataklıklara saldırmış ve Gungan’ları Otoh Gunga’yı terketmeye zorlamıştır.

Gunganlar, Naboo bataklıklarındaki kutsal yerlerine çekilirler. Burada Naboo Kraliçesi Amidala, Boss Nass’tan kendilerine yardım etmesini ister. Kraliçenin sözlerinden etkilenen Nass, gezegeni Ticaret Federasyonundan kurtarmak için Naboo ile güçlerini birleştirmeyi kabul eder. Ticaret Federasyonunun droid ordusuyla yapılan savaşta, Büyük Gungan Ordusundan bir çok asker hayatını kaybetmiştir. Yine de, kraliçenin güçleri, Ticaret Federasyonunun droid kontrol gemisini havaya uçurup, Federasyonun valisini ele geçirmeyi başarır ve Naboo’ya özgürlüğünü kazandırır.

Savaş sonrası kutlamalarda, Boss Nass, Kraliçe Amidala ile birlikte Naboo’da barış ilan etmiştir. Korku ve önyargı ile birbirlerinden uzak kalmış olan iki kültür, gezegenlerine olan sevgi sayesinde, sonsuza kadar birleşmiştir.